Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
accent
/ˈæk.sənt/ = NOUN: vurgu, aksan, şive, ağız, önem, ayırıcı özellik, aksan işareti;
VERB: vurgulamak, üzerinde durmak, vurgulu okumak;
USER: vurgu, aksan, Accent, aksanı, aksanıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
account
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına
GT
GD
C
H
L
M
O
accounts
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına
GT
GD
C
H
L
M
O
achieve
/əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
act
/ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun;
VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak;
USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
action
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
actionable
/ˈæk.ʃən.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: dava edilebilir, dava konusu olabilir;
USER: dava edilebilir, eyleme, harekete, işleme, dava
GT
GD
C
H
L
M
O
actions
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
active
/ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak;
USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
actual
/ˈæk.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: gerçek, fiili, asıl, güncel, mevcut, aktüel, şimdiki;
USER: gerçek, fiili, asıl, gerçek bir, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
actually
/ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi;
USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu
GT
GD
C
H
L
M
O
ad
/æd/ = USER: ad-abbreviation, ad, ad, ad;
USER: ilan, reklam, Reklamı, ad, reklamınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
added
/ˈæd.ɪd/ = ADJECTIVE: katma, katılmış, ekli;
USER: katma, eklendi, ilave, eklenen, ekledi
GT
GD
C
H
L
M
O
addition
/əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam;
USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı
GT
GD
C
H
L
M
O
address
/əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri;
VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine
GT
GD
C
H
L
M
O
advance
/ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak;
NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj;
USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme
GT
GD
C
H
L
M
O
advancement
/ədˈvɑːns.mənt/ = NOUN: ilerleme, gelişme, terfi, yükselme;
USER: ilerleme, gelişme, ilerlemesi, gelişmeler, gelişmedir
GT
GD
C
H
L
M
O
advantage
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
advertising
/ˈadvərˌtīz/ = NOUN: ilan, reklâmcılık, duyurma;
ADJECTIVE: reklâm, reklâmcılık ile ilgili;
USER: ilan, reklam, Reklamcılık, Advertising, reklamcılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
again
/əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik;
USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again
GT
GD
C
H
L
M
O
age
/eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik;
VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak;
USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını
GT
GD
C
H
L
M
O
ages
/eɪdʒ/ = NOUN: asırlar, uzun zaman, uzun süre;
USER: yaş, yaşları, yaştan, yaşlarda, yaştaki, yaştaki
GT
GD
C
H
L
M
O
aggravate
/ˈæɡ.rə.veɪt/ = VERB: ağırlaştırmak, şiddetlendirmek, kötüleştirmek, kızdırmak, ciddileştirmek, çileden çıkarmak, sinirlendirmek;
USER: ağırlaştırmak, kötüleştirebilir, şiddetlendirebilir, kötüleştirecektir, şiddetlenmesine
GT
GD
C
H
L
M
O
aggregate
/ˈæɡ.rɪ.ɡət/ = NOUN: toplam, küme, kütle, tutar;
ADJECTIVE: toplam, bütün, toplanmış, biriktirilmiş;
VERB: toplamak, birleştirmek, etmek, ulaşmak;
USER: toplam, agrega, toplu, toplama, toplamak
GT
GD
C
H
L
M
O
ago
/əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel;
ADVERB: önce, evvel;
USER: önce, önce yapıldı, ago, ago
GT
GD
C
H
L
M
O
agree
/əˈɡriː/ = VERB: anlaşmak, kabul etmek, kararlaştırmak, uymak, uyuşmak, hemfikir olmak, aynı fikirde olmak, razı olmak, yaramak, birleşmek, bağdaşmak;
USER: anlaşmak, kabul, kabul ediyorum, kabul ediyorsunuz, fikirde, fikirde
GT
GD
C
H
L
M
O
ahead
/əˈhed/ = ADJECTIVE: önde, ileri, ilerde, başta;
ADVERB: önde, önceden, ilerde;
USER: önde, öncesinde, devam, önümüzdeki, önceden, önceden
GT
GD
C
H
L
M
O
ai
/ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil;
USER: ai, Al, YZ, yapay zeka
GT
GD
C
H
L
M
O
alert
/əˈlɜːt/ = VERB: uyarmak, alârma geçirmek, gözünü açmak;
ADJECTIVE: uyanık, açıkgöz, tetik, atik;
NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti;
USER: uyarmak, uyarı, uyarır, uyarısı, uyaracak
GT
GD
C
H
L
M
O
alerts
/əˈlɜːt/ = NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti;
USER: uyarılar, uyarıları, uyarılarını, uyarı, ikazları
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
allows
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan
GT
GD
C
H
L
M
O
almost
/ˈɔːl.məʊst/ = ADVERB: neredeyse, hemen hemen, adeta, yaklaşık olarak, az kalsın, az daha;
USER: neredeyse, hemen hemen, hemen, yaklaşık, adeta, adeta
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
alright
/ɔːlˈraɪt/ = ADJECTIVE: iyi;
USER: tamam, iyi, iyi misin, misin, alright
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
although
/ɔːlˈðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, karşın, gerçi, olduğu halde, ise de;
USER: rağmen, ancak, olsa, olmasına rağmen, olsa da, olsa da
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analysis
/əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil;
USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde
GT
GD
C
H
L
M
O
analytic
/ˌanlˈitik/ = ADJECTIVE: analitik, çözümsel, çözümlemeli;
USER: analitik, analitik bir, çözümleyici, çözümsel
GT
GD
C
H
L
M
O
analytics
/ˌanlˈitiks/ = NOUN: mantıksal analiz, mantıksal çözümleme;
USER: analitik, analytics, analizi, analiz, analitiği
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announcing
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: ilan, duyuran, bildiren, duyurulması, duyurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
answer
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anything
/ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa;
USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
api
/ˌeɪ.piˈaɪ/ = USER: aPI, API'si, API'sı, API'sini
GT
GD
C
H
L
M
O
apologize
= VERB: özür dilemek, af dilemek;
USER: özür dilemek, apologize, özür dileriz, özür, özür dilerim
GT
GD
C
H
L
M
O
app
/æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
applied
/əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik;
USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı
GT
GD
C
H
L
M
O
approach
/əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs;
VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak;
USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla
GT
GD
C
H
L
M
O
apps
/æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
area
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alan, alanı, alanında, alanda, area
GT
GD
C
H
L
M
O
around
/əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada;
PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı;
USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
ask
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor
GT
GD
C
H
L
M
O
asked
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sordu, istedi, sorulan, soruldu, sordum
GT
GD
C
H
L
M
O
asking
/ɑːsk/ = NOUN: isteme;
USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
asks
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran
GT
GD
C
H
L
M
O
assist
/əˈsɪst/ = NOUN: yardım, sayı yaptırma;
VERB: yardımcı olmak, desteklemek, yardım etmek, hazır bulunmak;
USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, destek, yardımı
GT
GD
C
H
L
M
O
assistance
/əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek;
USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
assistant
/əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar;
ADJECTIVE: yardımcı;
USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant
GT
GD
C
H
L
M
O
assists
/əˈsɪst/ = NOUN: yardım, sayı yaptırma;
USER: asist, Asistler, yardımcı, assist, Gol Asistler
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attach
/əˈtætʃ/ = VERB: eklemek, takmak, bağlamak, iliştirmek, tutturmak, bağlanmak, haczetmek, yüklenmek, el koymak;
USER: eklemek, takmak, takın, ekleyin, bağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
attention
/əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur;
USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini
GT
GD
C
H
L
M
O
attribute
/ˈæt.rɪ.bjuːt/ = NOUN: özellik, nitelik, sıfat, sembol, simge, araz;
VERB: atfetmek, bağlamak, yormak, dayandırmak;
USER: özellik, nitelik, özniteliği, öznitelik, özniteliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
aubrey
= USER: aubrey, The Aubrey,
GT
GD
C
H
L
M
O
authentication
/ɔːˈθen.tɪ.keɪt/ = NOUN: belgeleme, doğruluğunu kanıtlama;
USER: kimlik doğrulama, kimlik doğrulaması, kimlik, doğrulama, kimlik doğrulamasını
GT
GD
C
H
L
M
O
authorization
/ˌɔː.θər.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: yetki, izin, ruhsat;
USER: yetki, yetkilendirme, izin, izni, yetkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
automatically
/ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak;
USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman
GT
GD
C
H
L
M
O
availability
/əˌveɪ.ləˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: bulunma, hazır bulunma, geçerlilik, mevcut olma, müsait olma, geçerlik;
USER: durumu, Boş, yer durumu, uygunluk, durumuna bak
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
average
/ˈæv.ər.ɪdʒ/ = NOUN: ortalama, averaj, avarya, hasar, cari fiyat, zarar;
ADJECTIVE: ortalama, sıradan;
VERB: ortalamasını bulmak, ortalama olarak almak;
USER: ortalama, ortalaması, Konukların ortalama, ortalamasının, ortalamanın, ortalamanın
GT
GD
C
H
L
M
O
b
= NOUN: si, iyi;
USER: b,
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
bad
/bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü;
NOUN: zarar, şanssızlık;
USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk
GT
GD
C
H
L
M
O
baked
/ˈsʌn.beɪkt/ = ADJECTIVE: pişmiş, fırınlanmış, fırında pişmiş;
USER: pişmiş, fırınlanmış, fırında, baked, hamur
GT
GD
C
H
L
M
O
balance
/ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak;
NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum;
USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini
GT
GD
C
H
L
M
O
ball
/bɔːl/ = NOUN: top, bilye, balo, küre, yumak, yuvar, gülle, top oyunu, ilaç, misket, top mermisi;
VERB: top yapmak, yumak yapmak, fişek atmak, sikmek;
USER: top, topu, topa, Bilyalı, ball
GT
GD
C
H
L
M
O
bank
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın
GT
GD
C
H
L
M
O
banking
/ˈbæŋ.kɪŋ/ = NOUN: bankacılık, banka işlemleri, dönerken yan yatma, viraj yüksekliği;
ADJECTIVE: banka, işlem;
USER: bankacılık, bankacılığı, banka
GT
GD
C
H
L
M
O
banks
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: bankalar, bankaların, bankaları, banka, bankalarının
GT
GD
C
H
L
M
O
bar
/bɑːr/ = NOUN: bar, baro, çizgi, kalıp, engel, avukatlık, parmaklık, meyhane, demir çubuk, bariyer, avukatlar;
VERB: engellemek;
USER: bar, çubuğu, barda, çubuk, çubuğunda
GT
GD
C
H
L
M
O
bart
= USER: baronet, bart, Bart'ın
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
baseline
/ˈbeɪs.laɪn/ = USER: temel, başlangıç, bazal, baz, taban
GT
GD
C
H
L
M
O
basically
/ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden;
USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
bay
/beɪ/ = NOUN: defne, koy, körfez, bölme, peron, dikme, havlama, revir, uluma;
ADJECTIVE: doru, kızıl doru;
VERB: havlamak, ulumak;
USER: defne, bay, koy, bölmesi, yuvası
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
became
/bɪˈkeɪm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: oldu, olmuştur, haline geldi, haline, haline gelmiştir, haline gelmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becomes
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olur, hale, hale gelir, haline gelir, haline
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
beep
/bēp/ = NOUN: bip sesi, uyarı sesi, düdük sesi, korna sesi;
VERB: korna çalmak;
USER: bip, bip sesi, sesli uyarı, beep, bir bip sesi,
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
beginning
/bɪˈɡɪn.ɪŋ/ = NOUN: başlangıç, baş, köken, kaynak;
ADJECTIVE: başlangıç, ilk;
USER: başlangıç, başlayan, başlıyor, başlamadan, başında, başında
GT
GD
C
H
L
M
O
behavior
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
behaviour
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, davranış, davranış, davranış, tutum, tutum, tutum, tutum, hareket, hareket, hareket, hareket, tavır, tavır, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
below
/bɪˈləʊ/ = PREPOSITION: altında, aşağı, altta;
ADVERB: aşağıda, altında, altında, aşağı, altta, alt katta, yeryüzünde, cehennemde, düşük rütbede, rütbece altında;
USER: altında, aşağıda, aşağıdaki, aşağıya, altına, altına
GT
GD
C
H
L
M
O
belt
/belt/ = NOUN: kemer, kayış, kuşak, bölge, iklim kuşağı;
VERB: kemer takmak, kemerlemek, kemerle dövmek, kuşanmak, hızlı gitmek, uçmak;
USER: kemer, kemeri, kayış, kayışı, bant
GT
GD
C
H
L
M
O
beseeched
/bɪˈsiːtʃ/ = VERB: yalvarmak, rica etmek, dilemek;
USER: Bayılmış, yalvardı,
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
beta
/ˈbiː.tə/ = NOUN: beta, ikinci sırada olan şey;
USER: beta, Açisindan beta
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
bigger
/bɪɡ/ = USER: büyük, daha büyük, büyük bir, daha büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
biggest
/bɪɡ/ = USER: büyük, en büyük, en büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
biotechnology
= USER: biyoteknoloji, biyoteknolojinin, biyoteknolojisi, biyoteknolojik, biyoteknolojide
GT
GD
C
H
L
M
O
bird
/bɜːd/ = NOUN: kuş, kız, adam, güdümlü mermi;
USER: kuş, bird, kuşun, kuşu
GT
GD
C
H
L
M
O
bit
/bɪt/ = NOUN: bit, gem, parça, uç, matkap, nebze, lokma, dizgin, kırıntı, bozuk para, eksik etek, delgi;
USER: bit, biraz, bitlik, biti, gem
GT
GD
C
H
L
M
O
black
/blæk/ = NOUN: siyah, zenci, is, siyah boya;
ADJECTIVE: siyah, kara, zenci, koyu, morarmış, uğursuz, kızgın;
VERB: karartmak;
USER: siyah, black, kara, siyah bir, beyaz
GT
GD
C
H
L
M
O
block
/blɒk/ = VERB: engellemek, bloke etmek, durdurmak, tıkamak, kapamak, kalıplamak;
NOUN: blok, engel, kütük, makara, iki cadde arasındaki binalar, apartman, tutukluk, palanga, kütle, sıkışıklık;
USER: engellemek, blok, bloke, engelleyebilirsiniz, engelleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
blocked
/blɒk/ = ADJECTIVE: tıkalı, bloke edilmiş;
USER: tıkalı, bloke edilmiş, bloke, engellenen, engellenir
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
boarding
/ˈbɔː.dɪŋ/ = NOUN: tahta kaplama, rampa, parmaklık, yiyecek içecek;
USER: yatılı, biniş, board, boarding, pansiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
boat
/bəʊt/ = NOUN: tekne, bot, gemi, kayık, sandal, filika, kayık tabak;
VERB: kayıkla gezmek;
USER: tekne, boat, bot, teknenin, teknesi
GT
GD
C
H
L
M
O
bod
/bɒd/ = USER: bod, BOİ, Yönetim Kurulu, HY, YK
GT
GD
C
H
L
M
O
body
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu
GT
GD
C
H
L
M
O
bond
/bɒnd/ = NOUN: bağ, tahvil, bono, yapışma, senet, ilişki, yapıştırıcı, zincir, pranga, tutkal, harç ile duvar örme;
VERB: yapıştırmak, bağlamak, örmek, tutturmak, antrepoya koymak;
USER: bağ, tahvil, bağı, bond, bono
GT
GD
C
H
L
M
O
bonds
/bɒnd/ = NOUN: tahviller;
USER: tahviller, tahvil, tahvilleri, bağlar, tahvili
GT
GD
C
H
L
M
O
book
/bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni;
VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak;
USER: kitap, kitabı, defter, kitabın, defteri, defteri
GT
GD
C
H
L
M
O
booking
/ˈbʊk.ɪŋ/ = NOUN: rezervasyon, yer ayırtma, kaydetme;
USER: rezervasyon, rezervasyonu, rezervasyon yapın, rezervasyonunuz, rezervasyonunuz ve
GT
GD
C
H
L
M
O
boot
/buːt/ = NOUN: çizme, bagaj, bot, koruyucu tabaka, otel ayakkabı boyacısı;
VERB: tekmelemek, kovmak, tekme atmak, tepmek;
USER: çizme, önyükleme, önyüklemek, açılış, önyüklemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
borrow
/ˈbɒr.əʊ/ = VERB: ödünç almak, almak, borç almak, alıntı yapmak;
USER: ödünç almak, ödünç, borç, ödünç alabilir, borçlanma
GT
GD
C
H
L
M
O
boss
/bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik;
VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak;
USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum
GT
GD
C
H
L
M
O
bot
/bɒt/ = USER: bot, botu
GT
GD
C
H
L
M
O
bots
/bɒt/ = USER: botlar, botlara, botlara karşı, bot, botları
GT
GD
C
H
L
M
O
bottle
/ˈbɒt.l̩/ = NOUN: şişe, biberon, içki;
VERB: şişelemek, şişeye doldurmak, kavanozlayıp saklamak;
USER: şişe, şişesi, bottle, şişe şarap, bir şişe
GT
GD
C
H
L
M
O
bottles
/ˈbɒt.l̩/ = NOUN: şişe, biberon, içki;
VERB: şişelemek, şişeye doldurmak, kavanozlayıp saklamak;
USER: şişeler, şişe, şişeleri, şişelerde, şişelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
bottom
/ˈbɒt.əm/ = NOUN: alt, dip, temel, kıç, kaynak, tekne, dayanma gücü, gemi omurgası;
ADJECTIVE: alttaki, dipteki;
VERB: dip koymak, temeline inmek, esasını araştırmak;
USER: alt, altındaki, altında, altına, altta
GT
GD
C
H
L
M
O
bought
/bɔːt/ = VERB: almak, satın almak, rüşvetle elde etmek, inanmak, pahasına elde etmek, kiralamak, yutmak, satın alma gücü olmak;
USER: satın aldı, satın, aldım, tarih, satın alınan, satın alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
bourne
/bôrn,bo͝orn/ = NOUN: memleket, sınır, hedef, dere, diyar, çay, su, amaç;
USER: memleket, bourne, Bourne'un, dere
GT
GD
C
H
L
M
O
box
/bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar;
VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak;
USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna
GT
GD
C
H
L
M
O
boxes
/bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar;
VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak;
USER: kutuları, kutular, kutularını, kutu, kutularına
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
brands
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak;
USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster
GT
GD
C
H
L
M
O
brave
/breɪv/ = ADJECTIVE: cesur, yiğit, kahraman, yürekli, mert, şahane, görkemli;
VERB: cesaretle karşı koymak, göğüs germek, meydan okumak;
NOUN: kızılderili savaşçı, kızılderili savaşçılar;
USER: cesur, cesaretle
GT
GD
C
H
L
M
O
break
/breɪk/ = NOUN: genişlik, en, düşünce özgürlüğü, saha, uzaklık, mesafe, liberallik;
USER: kırmak, kırmaya, mola, ara, ara vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
builds
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa, oluşturur, kurar, inşa eder, inşa edilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
bunch
/bʌntʃ/ = ADJECTIVE: inişli çıkışlı, engebeli, sarsıntılı, tümsekli;
USER: demet, grup, sürü, avuç
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
button
/ˈbʌt.ən/ = NOUN: düğme, buton, filiz, tomurcuk, puan, sayı;
VERB: düğmelemek;
USER: düğme, düğmesine, düğmesini, düğmesi, butonuna, butonuna
GT
GD
C
H
L
M
O
buttons
/ˈbʌt.ən/ = NOUN: düğme, buton, filiz, tomurcuk, puan, sayı;
USER: düğmeleri, düğmeler, düğmelerini, düğmelerine, düğme
GT
GD
C
H
L
M
O
buy
/baɪ/ = VERB: almak, satın almak, rüşvetle elde etmek, inanmak, pahasına elde etmek, kiralamak, yutmak, satın alma gücü olmak;
NOUN: satın alma;
USER: satın almak, satın, almak, satınalmak, satın alma, satın alma
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
calendar
/ˈkæl.ɪn.dər/ = NOUN: takvim, almanak, yıllık, liste, sicil, kütük, mahkeme günü;
VERB: kaydetmek, düzenlemek;
USER: takvim, Takvime, Calendar, takvimi, ajanda
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
came
/keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip
GT
GD
C
H
L
M
O
camps
/kæmp/ = NOUN: kamp, ordugâh, konak yeri, ortak görüşle bir araya gelen topluluk;
USER: kampları, kamplarında, kamplarına, kamplarda, kamp
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
card
/kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse;
VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak;
USER: kart, kartı, kartını, kartına, kartın
GT
GD
C
H
L
M
O
cards
/kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse;
VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak;
USER: kartları, kart, kartlar, kartı, kartlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
carousels
/ˌkær.əˈsel/ = NOUN: atlıkarınca;
USER: Araba atlıkarınca, carousels,
GT
GD
C
H
L
M
O
cars
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
cart
/kɑːt/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: sepeti, Sepete, Sepetim, Sepet, Sepetim'e ekle
GT
GD
C
H
L
M
O
case
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka
GT
GD
C
H
L
M
O
cases
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda
GT
GD
C
H
L
M
O
cassis
= USER: Cassis, siyah frenküzümü,
GT
GD
C
H
L
M
O
categories
/ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre;
USER: kategoriler, kategorileri, kategori, kategorilerde, kategoride
GT
GD
C
H
L
M
O
category
/ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre;
USER: kategori, kategorisi, kategorideki, kategoride, kategorisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
cater
/ˈkeɪ.tər/ = VERB: sağlamak, hitap etmek, temin etmek;
USER: sağlamak, hitap, karşılamak, yiyecek ve içecek, yiyecek ve içecek sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
cats
/kæt/ = NOUN: kedi, pisi, griva palangası, kedi soyundan hayvan, kinci kadın, dedikoducu kadın, caz meraklısı kimse;
USER: kediler, kedi, cats, kedileri, kedilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
caveat
/ˈkæv.i.æt/ = NOUN: uyarı, ikaz, işlemlerin askıya alınması, askı başvurusu;
USER: uyarı, ihtar, ikaz, bilmeniz gereken, caveat
GT
GD
C
H
L
M
O
cd
/ˌsiːˈdiː/ = ABBREVIATION: CD;
USER: CD, CD'si, CD'sini
GT
GD
C
H
L
M
O
cent
/sent/ = NOUN: sent, doların yüzde biri;
USER: sent, yüzde, cent, kuruş
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
chance
/tʃɑːns/ = NOUN: şans, fırsat, tesadüf, ihtimal, olasılık, risk, imkân, kısmet;
ADJECTIVE: şans, tesadüfi;
VERB: denemek, riske girmek;
USER: şans, şansı, bir şans, şansını, fırsat, fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
channel
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala
GT
GD
C
H
L
M
O
channels
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanallar, kanal, kanalları, kanallarını, kanalı
GT
GD
C
H
L
M
O
characters
/ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak;
USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden
GT
GD
C
H
L
M
O
charge
/tʃɑːdʒ/ = NOUN: ücret, talep, şarj etme, yük, masraf, görev, suçlama, sorumluluk, yükleme, hücum;
VERB: şarj etmek, doldurmak;
USER: ücret, şarj, sorumlu, masrafsızdır, ücretsiz
GT
GD
C
H
L
M
O
chart
/tʃɑːt/ = NOUN: grafik, tablo, çizelge, plan, deniz haritası, kroki, portolon, harita köşkü, popüler müzik listesi;
VERB: planlamak, çizelge ile göstermek, plânını çizmek, haritasını yapmak;
USER: grafik, grafiğe, grafiğini, grafiği, çizelgesine
GT
GD
C
H
L
M
O
charts
/tʃɑːt/ = NOUN: grafik, tablo, çizelge, plan, deniz haritası, kroki, portolon, harita köşkü, popüler müzik listesi;
VERB: planlamak, çizelge ile göstermek, plânını çizmek, haritasını yapmak;
USER: çizelgeleri, grafikler, grafikleri, çizgelerine, listelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
chatting
/tʃæt/ = NOUN: söyleşi;
USER: sohbet, CHAT, ol, çekimler, çekimler
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
checking
/CHek/ = NOUN: denetleme;
USER: denetleme, kontrol, denetimi, kontrolü, kontrol etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
checks
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: çek, kontroller, kontrol, kontrolleri, çekler
GT
GD
C
H
L
M
O
chi
/tʃiː/ = USER: chi, ki, enerjisi düzeyi, düzeyi, enerjisi
GT
GD
C
H
L
M
O
choose
/tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak;
USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
chose
/tʃəʊz/ = NOUN: şey, mal, şahsi eşya;
USER: seçti, seçtik, seçtim, tercih, seçtiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
claim
/kleɪm/ = NOUN: iddia, talep, hak, dava, alacak, ısrar, istek;
VERB: istemek, iddia etmek, talep etmek, sahip çıkmak, hak iddia etmek;
USER: iddia, talep, İstem, iddia ediyor, iddiasında
GT
GD
C
H
L
M
O
claims
/kleɪm/ = NOUN: iddia, talep, hak, dava, alacak, ısrar, istek;
VERB: istemek, iddia etmek, talep etmek, sahip çıkmak, hak iddia etmek;
USER: iddia, iddiaları, iddialar, iddialarını, talepleri
GT
GD
C
H
L
M
O
class
/klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek;
USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class
GT
GD
C
H
L
M
O
clearly
/ˈklɪə.li/ = ADVERB: açıkça, anlaşılır biçimde, apaçık, şüphesiz, açık açık;
USER: açıkça, net, açık, net bir şekilde, açık bir şekilde, açık bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
click
/klɪk/ = NOUN: temizleme, temizlik, tasfiye, vurgun, avanta, büyük temizlik
GT
GD
C
H
L
M
O
clicks
/klɪk/ = NOUN: tıkırtı, çıtırtı, kastanyola, şaklama, başarı;
USER: tıklama, tıklamalar, tıklamaları, tıklamayla, tıklaması
GT
GD
C
H
L
M
O
client
/ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke;
USER: müşteri, istemci, istemcisi, istemcinin, müşterinin
GT
GD
C
H
L
M
O
clients
/ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerine, müşterileri, istemcileri
GT
GD
C
H
L
M
O
close
/kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı;
ADVERB: yakın, yakından;
VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak;
NOUN: göğüs göğüse kavga;
USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close
GT
GD
C
H
L
M
O
clusters
/ˈklʌs.tər/ = NOUN: küme, salkım, demet, dizi, hevenk, tutam, oğul;
USER: kümeleri, kümeler, küme, kümelerin, kümelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
cmos
= USER: cMOS, cMOS görüntü
GT
GD
C
H
L
M
O
cofounder
/ˈkōˈfoundər,ˈkōˌfoun-/ = USER: kurucu ortağı, kurucularından, kurucusu, kurucu, cofounder
GT
GD
C
H
L
M
O
coincidental
/kōˌinsəˈdentl/ = ADJECTIVE: tesadüfi;
USER: tesadüfi, tesadüf, rastlantısal, tesadüfen, rastlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborate
/kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek;
USER: işbirliği yapmak, işbirliği, işbirliğine, iş birliği, birliği
GT
GD
C
H
L
M
O
collaboration
/kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik;
USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
color
/ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi;
VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak;
USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini
GT
GD
C
H
L
M
O
colors
/ˈkʌl.ər/ = NOUN: renkliler, bayrak, sancak;
USER: renkler, renkleri, renk, renklerde, renklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
com
/ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
combination
/ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır;
USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
coming
/ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek;
NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış;
USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan
GT
GD
C
H
L
M
O
comment
/ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf;
VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak;
USER: yorum, yorumu, Yorumlamak, Görüşlerinizi, comment
GT
GD
C
H
L
M
O
commerce
/ˈkɒm.ɜːs/ = NOUN: ticaret, iş, alım satım, ilişki, cinsel ilişki;
USER: ticaret, ticaretin
GT
GD
C
H
L
M
O
communicated
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: tebliğ, iletişim, iletilen, iletilir, bildirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
companion
/kəmˈpæn.jən/ = NOUN: arkadaş, yoldaş, eş, ahbap, kavalye, refakâtçi, bakıcı, güverte merdiveni, el kitabı;
ADJECTIVE: ilgili, ait olan, mensup;
VERB: eşlik etmek, arkadaşlık etmek, refakât etmek;
USER: arkadaş, arkadaşı, eşlik, refakatçi, arkadaşınız
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
completely
/kəmˈpliːt.li/ = ADVERB: tamamen, tam olarak, bütünüyle, tamamiyle, iyice, bütün olarak, düpedüz, bütün bütün;
USER: tamamen, tam, tümüyle, tam olarak, tamamıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
computers
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarlar, bilgisayarlarda, bilgisayarların, bilgisayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
concierge
/ˌkɒn.siˈeəʒ/ = NOUN: kapıcı;
USER: kapıcı, concierge, konsiyerj, misafir, otel danışma
GT
GD
C
H
L
M
O
conditions
/kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum;
USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına
GT
GD
C
H
L
M
O
conference
/ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig;
USER: konferans, toplantısında, konferansı, konferansa, toplantısı
GT
GD
C
H
L
M
O
configure
/kənˈfɪɡ.ər/ = USER: yapılandırma, yapılandırmak, yapılandırabilirsiniz, yapılandırın, yapılandırmanız
GT
GD
C
H
L
M
O
configuring
/kənˈfɪɡ.ər/ = USER: yapılandırma, yapılandırmak, yapılandırılması, yapılandırarak, yapılandırırken
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
connection
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
connections
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantıları, bağlantı, bağlantılar, bağlantılarını, bağlantısı
GT
GD
C
H
L
M
O
consistent
/kənˈsɪs.tənt/ = ADJECTIVE: tutarlı, sürekli, istikrarlı, uygun, kalıcı, bağıntılı;
USER: tutarlı, tutarlı bir, uyumlu, sürekli, istikrarlı
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
content
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk;
ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı;
USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin
GT
GD
C
H
L
M
O
context
/ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi;
USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda
GT
GD
C
H
L
M
O
contextual
/kənˈtek.stju.əl/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
continues
/kənˈtɪn.juː/ = USER: devam ediyor, devam, devam etmektedir, devam eder, ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
continuing
/kənˈtɪn.juː/ = ADJECTIVE: devam eden;
USER: devam eden, devam, sürekli, Sürdürülen, devam ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
convergence
/kənˈvɜːdʒ/ = NOUN: yakınsama, kavuşma;
USER: yakınsama, yakınsaklık, yakınlaşma, yakınsaması, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
conversational
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan;
USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
conversations
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
conversion
/kənˈvɜː.ʃən/ = NOUN: dönüştürme, çevirme, değiştirme, dönme, din değiştirme, sayı, evirtim, sayı yapma;
USER: dönüştürme, dönüşüm, dönüşümü, çevrim, çevirme
GT
GD
C
H
L
M
O
core
/kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği;
VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak;
USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core
GT
GD
C
H
L
M
O
corporate
/ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş;
USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costly
/ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks;
USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
costs
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
coupon
/ˈkuː.pɒn/ = NOUN: kupon, bono, faiz kuponu, koçan;
USER: kupon, Kuponu, Kuponun, Coupon, kuponlu
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
covers
/ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf;
VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek;
USER: kapsar, kapsamaktadır, kapsayan, kapakları, kaplamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
crazy
/ˈkreɪ.zi/ = ADJECTIVE: deli, çılgın, çıldırmış, aptalca, salak, karmaşık, mecnun, derme çatma;
USER: deli, çılgın, crazy, çılgınca, çılgın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
credit
/ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma;
VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak;
USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi
GT
GD
C
H
L
M
O
crm
GT
GD
C
H
L
M
O
curate
/ˈkjʊə.rət/ = NOUN: papaz yardımcısı;
USER: papaz yardımcısı, papaz, küratörlüğünü, papazıyım, barındırmalarına
GT
GD
C
H
L
M
O
custom
/ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma;
ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış;
USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
customizable
/ˈkʌstəmaɪzəbl/ = USER: özelleştirilebilir, özelleştirilebilir bir, kişiselleştirilebilir, özelleştirilebilen, uyarlanabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
dad
/dæd/ = NOUN: baba, babacığım;
USER: baba, babam, baban, babası, dad
GT
GD
C
H
L
M
O
daily
/ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik;
ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne;
NOUN: günlük gazete, günlük yardım;
USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
date
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek;
USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
dates
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
USER: tarihleri, tarih, tarihlerinizi, tarihlerini, tarihler
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
dead
/ded/ = ADJECTIVE: ölü, ölmüş, cansız, çıkmaz, tam, sönmüş, bozuk, çok, donuk, keskin;
ADVERB: tamamen, aşırı;
USER: ölü, öldü, ölmüş, ölü bir, dead, dead
GT
GD
C
H
L
M
O
december
/dɪˈsem.bər/ = NOUN: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
decide
/dɪˈsaɪd/ = VERB: karar vermek, belirlemek, kararlaştırmak, karar verdirmek, karar vermesini sağlamak, hüküm vermek, sonuca varmak, azmetmek;
USER: karar vermek, karar, karar verin, karar verir, karar vermenize, karar vermenize
GT
GD
C
H
L
M
O
decided
/dɪˈsaɪ.dɪd/ = ADJECTIVE: kararlı, kararlaştırılmış, kesin, azimli, şüphesiz, açık, tartışmasız;
USER: karar, karar verdi, verdi, sahada, kararı
GT
GD
C
H
L
M
O
decision
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının
GT
GD
C
H
L
M
O
decisions
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
deep
/diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde;
NOUN: derinlik, karanlık;
USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu
GT
GD
C
H
L
M
O
deeply
/ˈdiːp.li/ = ADVERB: derinden, çok, son derece, içten;
USER: derinden, derin, derinlemesine, derin bir, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
definition
/ˌdef.ɪˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, açıklama, belirleme, belirtme, seçiklik, kesinleştirme;
USER: tanım, tanımı, çözünürlüklü, tanımlı, tanımını
GT
GD
C
H
L
M
O
delay
/dɪˈleɪ/ = NOUN: gecikme, erteleme, geciktirme, tehir, tecil, geç kalma, mühlet;
VERB: geciktirmek, ertelemek, oyalamak, gecikmek, alıkoymak, oyalanmak, geç kalmak, savsaklamak;
USER: gecikme, geciktirmek, geciktirebilir, gecikmesi, geciktirir
GT
GD
C
H
L
M
O
delight
/dɪˈlaɪt/ = NOUN: zevk, keyif, sevinç, haz, zevk kaynağı;
VERB: sevindirmek, hoşnut etmek, zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek;
USER: zevk, memnun, keyif, delight, sevinç, sevinç
GT
GD
C
H
L
M
O
deliver
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
demo
/ˈdem.əʊ/ = NOUN: gösteri, örgüt toplantısı, gösterme, ispat;
USER: gösteri, demo, demosu, demosunu
GT
GD
C
H
L
M
O
demos
/ˈdem.əʊ/ = NOUN: halk, ayaktakımı, nahiye;
USER: demolar, Demos, demoları, demo, demolarını
GT
GD
C
H
L
M
O
deployed
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
USER: konuşlandırılmış, dağıtılabilir, konuşlanmış, dağıtılan, dağıtmış
GT
GD
C
H
L
M
O
deposit
/dɪˈpɒz.ɪt/ = NOUN: mevduat, depozito, emanet, tortu, yatırılan para, katman, teminât;
VERB: yatırmak, para yatırmak, çökelmek, bankaya yatırmak, emanet etmek, yerleştirmek, yumurtlamak, tortu bırakmak;
USER: mevduat, depozito, kiralık, deposit, para yatırma
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
designed
/dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı;
USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
designs
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
USER: tasarımlar, tasarımları, tasarım, tasarımların, tasarımı
GT
GD
C
H
L
M
O
details
/ˈdiː.teɪl/ = NOUN: ayrıntılar, teferruat;
USER: ayrıntılar, bilgilerini, detayları, detayı, ayrıntıları, ayrıntıları
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
dialogue
/ˈdaɪ.ə.lɒɡ/ = NOUN: diyalog, karşılıklı konuşma;
USER: diyalog, diyaloğu, diyaloğun, diyalogu, diyalogun
GT
GD
C
H
L
M
O
dictate
/dɪkˈteɪt/ = NOUN: dikte, emir, prensip;
VERB: dikte etmek, belirlemek, zorla kabul ettirmek, emretmek, söyleyerek yazdırmak, etkilemek;
USER: dikte, belirleyecektir, dikte etmek, emir, belirlemek
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
difference
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
difficult
/ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen;
USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu
GT
GD
C
H
L
M
O
difficulties
/ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat;
USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk
GT
GD
C
H
L
M
O
dimensions
/ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyutlar, boyut, ebat, ölçü;
USER: boyutlar, boyutları, ölçüler, ölçüleri, boyutlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
dinner
/ˈdɪn.ər/ = NOUN: akşam yemeği, yemek, ziyafet;
USER: akşam yemeği, yemek, akşam, yemeği, akşam yemeğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
director
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
directory
/dɪˈrek.tər.i/ = NOUN: rehber, telefon rehberi, rehber kitap, adres defteri, müdüriyet, yönetim kurulu, dinsel kurallar kitabı, Fransız ihtilâli hükümeti beşler heyeti;
USER: rehber, dizin, dizini, rehberi, listesi
GT
GD
C
H
L
M
O
disclose
/dɪˈskləʊz/ = VERB: ifşa etmek, göstermek, ortaya çıkarmak, açmak, açığa vurmak;
USER: ifşa, açıklamak, açıklama, açığa, açıklar
GT
GD
C
H
L
M
O
discovery
/dɪˈskʌv.ər.i/ = NOUN: keşif, buluş, bulgu, ortaya çıkarma;
USER: keşif, keşfi, bulma, discovery, bir keşif
GT
GD
C
H
L
M
O
discussion
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması
GT
GD
C
H
L
M
O
distinct
/dɪˈstɪŋkt/ = ADJECTIVE: farklı, ayrı, belirgin, açık, başka, aşikâr;
USER: ayrı, farklı, belirgin, ayrı bir, nokta
GT
GD
C
H
L
M
O
distributed
/dɪˈstrɪb.juːt/ = VERB: dağıtmak, yaymak, vermek, paylaştırmak, saçmak, sürmek;
USER: dağıtılmış, dağıtılan, dağıtılır, dağıtılacak, dağıtıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
doesn
/ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
dogs
/dɒn/ = NOUN: tazı yarışları;
USER: köpekler, köpek, köpekleri, köpeklerin, köpeklerde
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
dollars
/ˈdɒl.ər/ = NOUN: dolar, beş şilin;
USER: dolar, doları, dolara, dolarlık, doların
GT
GD
C
H
L
M
O
domain
/dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke;
USER: alan, domain, etki alanı, süreli etki alanı, alanı
GT
GD
C
H
L
M
O
domains
/dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke;
USER: etki, etki alanları, alanları, alan, etki alanı
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
dot
/dɒt/ = NOUN: nokta, benek;
VERB: noktalamak, nokta koymak, beneklemek, dağıtmak, serpiştirmek, geçirmek;
USER: nokta, dot, noktalı
GT
GD
C
H
L
M
O
doubt
/daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd;
VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek;
USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
draw
/drɔː/ = VERB: çekmek, çizmek, almak, düzenlemek, yazmak, resmetmek, kazanmak;
NOUN: çekme, kura, çekiş, çekim, çekiliş;
USER: çekmek, çizmek, çizin, çizim, çizebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
drill
/drɪl/ = NOUN: matkap, talim, delgi, tohum yatağı;
VERB: delmek, tohum ekmek, matkapla delmek, talim yaptırmak, talim yapmak, delik açmak, makine ile tohum ekmek, sondaj yapmak;
USER: matkap, delme, sondaj, delin, delmek
GT
GD
C
H
L
M
O
drive
/draɪv/ = NOUN: sürücü, sürme, dürtü, enerji, araba gezintisi, araba yolu, hamle, güdü, sürek avı, düşmanı püskürtme, önüne katma, hayvan gütme, top sürme;
VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, zorlamak, sokmak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: sürücü, götürmek, sürücüye, sürmek, sürücüsü
GT
GD
C
H
L
M
O
driven
/ˈdrɪv.ən/ = VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, sokmak, zorlamak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: tahrik, yönlendirilen, odaklı, tahrikli, sürülen
GT
GD
C
H
L
M
O
driver
/ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse;
USER: sürücü, sürücüsü, sürücüsünü, driver, sürücünün
GT
GD
C
H
L
M
O
drives
/ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse;
USER: sürücüler, sürücüleri, diskler, sürücü, sürücülerin
GT
GD
C
H
L
M
O
drop
/drɒp/ = NOUN: damla, düşüş, düşme;
VERB: bırakmak, düşürmek, çıkarmak, kesmek, atmak, damlatmak, düşmek, damlamak, dalmak;
USER: damla, bırakın, bırak, düşmesi, açılan
GT
GD
C
H
L
M
O
dropped
/drɒp/ = VERB: bırakmak, düşürmek, çıkarmak, kesmek, atmak, damlatmak, düşmek, damlamak, dalmak, söyleyememek, bitmek, kesilmek;
USER: düştü, düşmüştür, bırakılan, gerilemiştir, düşmüş
GT
GD
C
H
L
M
O
e
/iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
early
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele;
ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel;
USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir
GT
GD
C
H
L
M
O
easily
/ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen;
USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
editorially
/ˌed.ɪˈtɔː.ri.ə.laɪz/ = USER: editoryal, İçerik açısından, editörler, editoryal olarak, editörler tarafından,
GT
GD
C
H
L
M
O
effect
/ɪˈfekt/ = NOUN: etki, efekt, sonuç, tesir, yürürlük, uygulama, verim, netice, anlam, izlenim;
VERB: gerçekleştirmek, etkisi olmak;
USER: etki, etkisi, etkisini, efekti, etkisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
effectively
/ɪˈfek.tɪv.li/ = ADVERB: etkin biçimde, etkileyici, geçerli olarak;
USER: etkin biçimde, etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
either
/ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de;
ADJECTIVE: her iki, her bir;
PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri;
ADVERB: ister, ne de;
USER: ya da, her iki, ya, da, iki
GT
GD
C
H
L
M
O
email
/ˈiː.meɪl/ = USER: e-posta, email, posta, posta
GT
GD
C
H
L
M
O
embrace
/ɪmˈbreɪs/ = VERB: kucaklamak, benimsemek, kapsamak, kucaklaşmak, sarmak, bağrına basmak, yakalamak, ele geçirmek, beslemek, sarmaş dolaş olmak;
NOUN: kucaklama, kucaklaşma, sarılma;
USER: kucaklamak, kucaklama, benimsemesi, kucaklamaya, kucaklayan
GT
GD
C
H
L
M
O
emotional
/ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, hissi, heyecanlı, duyarlı, içli;
USER: duygusal, duygusal bir, emosyonel, duygu, duygulu
GT
GD
C
H
L
M
O
employee
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
enabled
/ɪˈneɪ.bl̩d/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkin, etkinleştirilmiş, etkinleştirildiğinde, etkinleştirilir, etkinleştirilmişse
GT
GD
C
H
L
M
O
enables
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
ends
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: biter, bitiyor, sona erer, sona, sona erdi
GT
GD
C
H
L
M
O
engagement
/enˈgājmənt/ = NOUN: nişan, sözleşme, taahhüt, sorumluluk, yükümlülük, nişanlanma, çarpışma, uğraş, randevu, birbirine geçme, söz;
USER: nişan, angajman, katılımı, katılım, bağlılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enhances
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırır, geliştirir, arttırır, geliştiren, artıran
GT
GD
C
H
L
M
O
enough
/ɪˈnʌf/ = ADJECTIVE: yeterli, yeter, kâfi;
ADVERB: yeterince, yeteri kadar;
NOUN: yeter, yeterli miktar;
USER: yeterli, yeterince, kadar, yeteri kadar, yeterlidir, yeterlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
enter
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
entering
/ˈen.tər/ = NOUN: girme;
USER: girme, girerek, giren, girerken, girdikten
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprise
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: kuruluş, girişim, kurumsal, işletme, kuruluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprises
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: işletmelerin, işletmeleri, işletmeler, sirketler, sirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
entropy
/ˈentrəpē/ = NOUN: entropi, kullanılmaz enerji miktarı;
USER: entropi, entropisi, entropinin, entropy"
GT
GD
C
H
L
M
O
equal
/ˈiː.kwəl/ = ADJECTIVE: eşit, aynı, denk, eş, dengeli, uygun, başabaş, yeterli, düzenli;
NOUN: denk, emsal, yaşıt;
USER: eşit, eşittir, aynı, eşitliği, denk
GT
GD
C
H
L
M
O
essentially
/ɪˈsen.ʃəl.i/ = ADVERB: aslında, esasen, aslen;
USER: aslında, esas, temelde, esasen, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
evening
/ˈiːv.nɪŋ/ = NOUN: akşam, suare, son evreler, son bölüm;
USER: akşam, akşamları, gece, akşamı, bir akşam, bir akşam
GT
GD
C
H
L
M
O
ever
/ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince;
USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
everybody
/ˈev.riˌbɒd.i/ = PRONOUN: herkes;
USER: herkes, herkesin, herkese, her türlü, herkesi, herkesi
GT
GD
C
H
L
M
O
everyday
/ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli;
USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün
GT
GD
C
H
L
M
O
everyone
/ˈev.ri.wʌn/ = PRONOUN: herkes, her biri;
USER: herkes, herkesin, herkese, herkesi, everyone, everyone
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
evolution
/ˌiː.vəˈluː.ʃən/ = NOUN: evrim, gelişim, açılım, açılma, arka arkaya gelme, yayma, verme, kök alma;
USER: evrim, evrimi, evrimin, gelişimi, evrimini
GT
GD
C
H
L
M
O
evolve
/ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak;
USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe
GT
GD
C
H
L
M
O
evolved
/ɪˈvɒlvd/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak;
USER: gelişti, evrim, gelişmiştir, gelişmiş, evrimleştiği
GT
GD
C
H
L
M
O
exactly
/ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam;
USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
except
/ɪkˈsept/ = ADVERB: dışında;
PREPOSITION: haricinde;
CONJUNCTION: haricinde, başka, yoksa, olmazsa;
VERB: ayırmak, hariç tutmak, karşı çıkmak, itiraz etmek, dışında tutmak;
USER: dışında, hariç, haricinde, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
excited
/ɪkˈsaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: heyecanlı, uyarılmış, heyecanlanmış, coşkulu, telaşlı, hararetli;
USER: heyecanlı, heyecan, uyarılmış, heyecanlıyız, heyecanlıyım
GT
GD
C
H
L
M
O
exciting
/ɪkˈsaɪ.tɪŋ/ = ADJECTIVE: heyecan verici, heyecanlı, ilginç, heyecanlandırıcı, uyarıcı;
USER: heyecan verici, heyecan verici bir, heyecanlı, verici, heyecan
GT
GD
C
H
L
M
O
exclusively
/ikˈsklo͞osəvlē/ = ADVERB: sadece, özellikle, yalnız, sırf;
USER: sadece, özel, özel olarak, yalnızca, münhasıran
GT
GD
C
H
L
M
O
exist
/ɪɡˈzɪst/ = VERB: var olmak, bulunmak, yaşamak, olmak;
USER: var, mevcut, mevcuttur, biri, vardır
GT
GD
C
H
L
M
O
existing
/ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü;
NOUN: olma;
USER: mevcut, varolan, var olan
GT
GD
C
H
L
M
O
expense
/ɪkˈspens/ = NOUN: gider, masraf, harcama;
USER: gider, gideri, giderleri, masraf, giderler
GT
GD
C
H
L
M
O
expensed
/ɪkˈspens/ = USER: Masraflı, gider,
GT
GD
C
H
L
M
O
expenses
/ɪkˈspens/ = NOUN: giderler, masraflar, harcamalar;
USER: giderler, giderleri, masrafları, gider, gideri
GT
GD
C
H
L
M
O
expensing
/ɪkˈspens/ = USER: Harcama, giderleştirilmesi,
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
experiences
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyimler, deneyimleri, deneyimlerini, deneyim, deneyimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
expertise
/ˌek.spɜːˈtiːz/ = NOUN: uzmanlık, ekspertiz, ihtisas, bilirkişi raporu;
USER: uzmanlık, uzmanlığı, uzmanlığa, uzmanlığını, uzman
GT
GD
C
H
L
M
O
extending
/ɪkˈstend/ = NOUN: uzatma;
USER: uzatma, uzanan, genişletme, genişleterek, genişletilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
eye
/aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk;
ADJECTIVE: göz;
VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak;
USER: göz, gözü, gözün, göze, gözle
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitate
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırmak, kolaylaştıracak, kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
fall
/fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek;
NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, çöküş;
USER: düşmek, sonbahar, düşüş, düşme, düşmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
familiar
/fəˈmɪl.i.ər/ = ADJECTIVE: tanıdık, aşina, bilinen, alışık, alışılmış, yakın, samimi, yaygın, içli dışlı, laubali, içten;
NOUN: arkadaş;
USER: tanıdık, aşina, sahibi, bilgi sahibi, bilinen, bilinen
GT
GD
C
H
L
M
O
fan
/fæn/ = NOUN: fan, yelpaze, hayran, vantilatör, pervane, taraftar, körük, hasta;
VERB: hava vermek, körüklemek, tahrik etmek, esmek;
USER: fan, hayranı olarak kayıt, hayranı, fanı, hayranıyım
GT
GD
C
H
L
M
O
fandango
GT
GD
C
H
L
M
O
far
/fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş;
ADVERB: uzak, uzakta, uzağa;
USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
fargo
= USER: fargo, Fargo'ya
GT
GD
C
H
L
M
O
fashion
/ˈfæʃ.ən/ = NOUN: moda, tarz, biçim, adet, üslup, kılık kıyafet, dış görünüş, yüksek tabaka;
VERB: biçimlendirmek, yapmak, uydurmak;
USER: moda, şekilde, fashion
GT
GD
C
H
L
M
O
fast
/fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi;
ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak;
NOUN: oruç, oruç süresi;
VERB: oruç tutmak;
USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk
GT
GD
C
H
L
M
O
faster
/fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!;
USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
favorite
/ˈfeɪ.vər.ɪt/ = NOUN: favori, gözde, sevgili;
ADJECTIVE: favori, gözde;
USER: favori, sevdiğiniz, sevdiğim, en sevdiğim, en sevdiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
features
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
feel
/fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek;
NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi;
USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
feels
/fiːl/ = NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi;
VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek;
USER: hissediyor, hisseder, geliyor, hissettiriyor, hissettiğini
GT
GD
C
H
L
M
O
fees
/fē/ = NOUN: harç;
USER: harç, ücretleri, ücretler, ücret, ücreti
GT
GD
C
H
L
M
O
felt
/felt/ = NOUN: keçe, fötr;
ADJECTIVE: keçe, keçeli;
VERB: keçe ile kaplamak, keçe yapmak;
USER: keçe, hissettim, hissetti, düşünmüş, hissedilir
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
figure
/ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı;
VERB: resmetmek, tasvir etmek;
USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim
GT
GD
C
H
L
M
O
figured
/ˈfɪɡ.ər/ = VERB: resmetmek, tasvir etmek, düşünmek, şekillendirmek, desenlemek, süslemek, yeralmak, rol oynamak, anlamı olmak, ifade etmek;
USER: düşündüm, anladım, biçim, dedim, figürlü
GT
GD
C
H
L
M
O
files
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların
GT
GD
C
H
L
M
O
films
/fɪlm/ = NOUN: film, ince tabaka, zar, lif, ölünün gözündeki donukluk;
VERB: film çekmek, filme çekmek, kaplamak, ince bir tabaka ile kaplamak;
USER: filmler, filmleri, film, sinema, filmlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
final
/ˈfaɪ.nəl/ = ADJECTIVE: son, nihai, final, kesin, sonuncu, en son, kusursuz;
NOUN: final, final sınavı, final karşılaşması, son baskı;
USER: son, final, nihai, kesin, yarıyıl sonu, yarıyıl sonu
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
fish
/fɪʃ/ = NOUN: balık;
ADJECTIVE: balık;
VERB: araştırmak, tutmak, avlamak, denizden çıkarmak, bulup çıkarmak, balığa çıkmak;
USER: balık, fish, balıklar, balığı, balıkları
GT
GD
C
H
L
M
O
fit
/fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli;
VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti;
USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fits
/fit/ = VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak, yakıştırmak, yakışmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti, oturma, uygun olma, kriz, kapris, heves;
USER: uyar, uygun, uyan, uyuyor, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
five
/faɪv/ = USER: beş
GT
GD
C
H
L
M
O
fix
/fɪks/ = VERB: düzeltmek, saptamak, takmak, tamir etmek, yerleştirmek, bağlamak, tespit etmek, kararlaştırmak, yapıştırmak, dikmek, dikmek, sağlamak, üstesinden gelmek, dik dik bakmak, gözünü dikmek, dikkat çekmek, gözünü ayırmamak, rüşvet vermek, rüşvetle elde etmek, tasarlamak, uyuşturucu almak, güç durum, çıkmaz, uyuşturucu iğne, önceden belirlenmiş sonuç, eroin dozu, aşırı doz;
USER: düzeltmek, gidermek, saptamak, tamir, çözmek
GT
GD
C
H
L
M
O
flow
/fləʊ/ = NOUN: akış, akım, debi, akıntı, akıcılık, akın, cereyan, met, kabarma;
VERB: akmak, basmak, met halinde olmak;
USER: akış, akım, akışı, akışını, akımı
GT
GD
C
H
L
M
O
flows
/fləʊ/ = NOUN: akış, akım, debi, akıntı, akıcılık, akın, cereyan, met, kabarma;
VERB: akmak, basmak, met halinde olmak;
USER: akışları, akımları, akar, akışlarının, akımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
fluent
/ˈfluː.ənt/ = ADJECTIVE: akıcı, düzgün, sürükleyici;
USER: akıcı, bilmektedir, akıcı bir, bilen, fluent
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
focused
/ˈfəʊ.kəst/ = USER: odaklı, odaklanmış, odaklanmıştır, duruldu, odaklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
folks
/fəʊk/ = NOUN: insanlar, arkadaşlar, ev halkı, yakınlar;
USER: insanlar, millet, folks, dostlar, arkadaşlar
GT
GD
C
H
L
M
O
follow
/ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak;
NOUN: bilardoda bir vuruş;
USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
force
/fɔːs/ = VERB: zorlamak;
NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret;
USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç
GT
GD
C
H
L
M
O
forecast
/ˈfɔː.kɑːst/ = NOUN: tahmin;
VERB: tahmin etmek, tasarlamak;
USER: tahmin, beklentisi, tahmini, tahminlerini, durumu
GT
GD
C
H
L
M
O
forming
/fôrm/ = NOUN: şekillendirme, kalıplama, kurma, biçimlendirme, şekil verme;
USER: şekillendirme, oluşturan, oluşturulması, oluşturma, kurma
GT
GD
C
H
L
M
O
fortunate
/ˈfɔː.tʃən.ət/ = ADJECTIVE: şanslı, hayırlı, uğurlu, bahtı açık, tâlihli;
USER: şanslı, şanslıyız, şanslıydı, talihli, şanstır
GT
GD
C
H
L
M
O
fortune
/ˈfɔː.tʃuːn/ = NOUN: servet, şans, kısmet, kader, zenginlik, uğur, baht, tâlih;
USER: servet, Fortune, şans, servete, bir servet
GT
GD
C
H
L
M
O
forward
/ˈfɔː.wəd/ = ADJECTIVE: ileri, ileriye doğru, vadeli, ön, ileriye yönelik, ilerideki;
ADVERB: ileri, ileriye, öne, ileriye yönelik;
NOUN: forvet;
VERB: ilerletmek;
USER: ileri, ileriye, öne, ortaya, vadeli
GT
GD
C
H
L
M
O
found
/faʊnd/ = VERB: kurmak, dayandırmak, temelini atmak, dökmek, kalıba dökmek, dayanmak;
USER: bulundu, bulunan, buldu, bulunamadı, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
founder
/ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü;
VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak;
USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından
GT
GD
C
H
L
M
O
founders
/ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü;
USER: kurucuları, kurucularından, kurucularının, kurucu, kurucular
GT
GD
C
H
L
M
O
four
/fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü;
USER: dört, dört adet, dört adet
GT
GD
C
H
L
M
O
franchise
/ˈfræn.tʃaɪz/ = NOUN: imtiyaz, hak, ayrıcalık, muhafiyet, dokunulmazlık, satış tekeli hakkı, üyelik;
USER: imtiyaz, Franchise, serisinin, franchising
GT
GD
C
H
L
M
O
friend
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaş, Arkadaşına, Arkadaşınıza, arkadaşım, arkadaşı
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
friendship
/ˈfrend.ʃɪp/ = NOUN: dostluk, arkadaşlık, dostça davranış;
USER: dostluk, arkadaşlık, Friendship, arkadaşlığı, dostluğu
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fruit
/fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel;
USER: meyve, meyveler
GT
GD
C
H
L
M
O
frustrations
/frʌsˈtreɪ.ʃən/ = NOUN: hüsran, düş kırıklığı, boşa çıkma, önleme, işini bozma;
USER: hayal kırıklıklarının, sıkıntılarınızı, hayal kırıklıklarını, hayal kırıklıkları, karmaşıklıktan
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fun
/fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka;
USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
functionality
/ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri
GT
GD
C
H
L
M
O
funnel
/ˈfʌn.əl/ = NOUN: huni, baca, havalandırma deliği, yanardağ bacası;
VERB: akıtmak, baca gibi yapmak, huni biçimi vermek;
USER: huni, baca, hunisi, kanalize, akıtmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fur
/fɜːr/ = NOUN: kürk, post, dil pası, kireç tabakası, kürklü hayvan;
VERB: kürk ile kaplamak, kürk ile süslemek, kireç tabakası oluşturmak;
USER: kürk, fur, kürk ürünleri, kürkü, kürklü
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
games
/ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek;
VERB: kumar oynamak;
USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generalize
/ˈdʒen.ə r.ə.laɪz/ = VERB: yaygınlaştırmak, genellemek, genelleme yapmak;
USER: genellemek, genelleme, yaygınlaştırılması, genelleştirmek, generalize
GT
GD
C
H
L
M
O
generally
/ˈdʒen.ə r.əl.i/ = ADVERB: genellikle, genel olarak, genelde, çoğunlukla, ekseriya, ana hatlarıyla, çoğunluk tarafından;
USER: genellikle, genel, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generated
/ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated
GT
GD
C
H
L
M
O
generic
/dʒəˈner.ɪk/ = ADJECTIVE: genel, kapsamlı, genelleyici, cinse özgü;
USER: genel, jenerik, genel bir, generic
GT
GD
C
H
L
M
O
gentleman
/ˈdʒen.tl̩.mən/ = NOUN: beyefendi, centilmen, bey, bay, kibar kimse, soylu erkek, hazır yiyici adam;
USER: beyefendi, centilmen, gentleman, beyefendinin, bir beyefendi
GT
GD
C
H
L
M
O
genuinely
/ˈdʒen.ju.ɪn/ = ADVERB: gerçekten, gerçek olarak;
USER: gerçekten, samimi, gerçek anlamda
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
gives
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
glad
/ɡlæd/ = ADJECTIVE: memnun, hoşnut, sevinçli;
USER: memnun, sevindim, mutlu, mutluluk, memnunum
GT
GD
C
H
L
M
O
glimpse
/ɡlɪmps/ = NOUN: belirti, işaret, gözüne ilişme, görüverme;
VERB: göz atmak, gözüne ilişmek, görünüp kaybolmak;
USER: belirti, bakış, an, bir bakış, bakışta
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
goals
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
gonna
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
got
/ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: var, aldım, got, lazım, aldı
GT
GD
C
H
L
M
O
grade
/ɡreɪd/ = NOUN: sınıf, derece, kalite, kademe, seviye, düzey, başarı notu, eğim, rütbe, aşama, basamak;
VERB: derecelendirmek;
USER: sınıf, dereceli, notu, kalite, derece
GT
GD
C
H
L
M
O
graphic
/ˈɡræf.ɪk/ = ADJECTIVE: canlı, grafikle gösterilen, grafik ile ilgili, açık ve net, hat sanatı ile ilgili;
USER: grafik, Grafiklerdeki, grafiği, grafikler, grafiÄŸi
GT
GD
C
H
L
M
O
great
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli;
USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great
GT
GD
C
H
L
M
O
greatly
/ˈɡreɪt.li/ = ADVERB: çok, çokça, adamakıllı;
USER: çok, büyük ölçüde, büyük, ölçüde, büyük oranda
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
groups
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının
GT
GD
C
H
L
M
O
guess
/ɡes/ = NOUN: tahmin, varsayım, sanı;
VERB: tahmin etmek, tahminde bulunmak, zannetmek, sezmek, varsayımda bulunmak, içine doğmak;
USER: tahmin, sanırım, guess, tahmin etmek, herhalde
GT
GD
C
H
L
M
O
guy
/ɡaɪ/ = NOUN: adam, herif, tip, korkuluk, acayip kılıklı tip, germe halatı, germe kablosu;
VERB: alay etmek, halatla tutturmak, takılmak, rezil etmek, bağlamak;
USER: adam, bir adam, adamı, guy, adamın
GT
GD
C
H
L
M
O
guys
/ɡaɪ/ = NOUN: adam, herif, tip, korkuluk, acayip kılıklı tip, germe halatı, germe kablosu;
VERB: alay etmek, halatla tutturmak, takılmak, rezil etmek, bağlamak;
USER: çocuklar, adamlar, beyler, adam, siz, siz
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
handling
/ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi;
USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
hands
/ˌhænd.ˈzɒn/ = NOUN: eller;
USER: eller, el, ellerini, elinde, elleri
GT
GD
C
H
L
M
O
hanging
/ˈhæŋ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: asılı, asma, sarkan, askıda, sarkık;
NOUN: asma, asılma, sarkma, ipe çekme, duvar kâğıdı, duvar kumaşı;
USER: asılı, asma, sarkan, asmak
GT
GD
C
H
L
M
O
happening
/ˈhæp.ən.ɪŋ/ = NOUN: olay, doğaçlama, hadise, olma;
USER: olay, oluyor, neler, gerçekleşiyor, meydana
GT
GD
C
H
L
M
O
hard
/hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı;
ADVERB: sert, sıkı;
USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
hasn
/ˈhæz.ənt/ = USER: değişmedi, hasn
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
hearing
/ˈhɪə.rɪŋ/ = NOUN: işitme, duyma, duruşma, dinleme, görüşme, oturum, celse, ses erimi, söz hakkı, savunma, sorgu, soruşturma, açıklama;
ADJECTIVE: işitme;
USER: işitme, duyma, dinledikten, haber, duruşma, duruşma
GT
GD
C
H
L
M
O
heat
/hiːt/ = NOUN: ısı, sıcaklık, ısıtma, ısınma, ateş, kızgınlık, hararet, baskı, öfke;
VERB: ısıtmak, ısınmak, kızdırmak;
USER: ısı, Isı, ısıya, ısıl, sıcaklık
GT
GD
C
H
L
M
O
hello
/helˈəʊ/ = INTERJECTION: Merhaba!, Selam!, Alo!, Allah Allah!, Hey!, Vay be!;
USER: merhaba, Hello, Sitemize, Hoşgeldin
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
helped
/help/ = USER: yardım, yardımcı, yardımcı oldu, yardım etti, sağladı
GT
GD
C
H
L
M
O
her
/hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine;
USER: onu, onun, ona, kendi, onunla
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hey
/heɪ/ = INTERJECTION: Hey!, Hay Allah!;
USER: hey, selam, Merhaba
GT
GD
C
H
L
M
O
hi
/haɪ/ = INTERJECTION: Merhaba!, Selam!, Hey!, Baksana!, Hayret!;
USER: merhaba, hi, yüksek, En Yük, Yük
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
highlights
/ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: röfle, hatırda kalıcı sahneler, akılda kalıcı bölümler;
USER: olayları, vurgulamaktadır, vurgular, golleri, Maç Özeti
GT
GD
C
H
L
M
O
him
/hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi;
USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
hire
/haɪər/ = NOUN: kiralama, kira, ücret;
VERB: kiralamak, tutmak, ücretle çalıştırmak;
USER: kiralama, kiralamak, işe, kiralayabilirsiniz, tutmak
GT
GD
C
H
L
M
O
hoc
/ˌædˈhɒk/ = USER: hoc, özel, geçici, anlık
GT
GD
C
H
L
M
O
hopefully
/ˈhəʊp.fəl.i/ = ADVERB: umutla, inşallah, ümitle;
USER: umutla, inşallah, umarım, umarız
GT
GD
C
H
L
M
O
hosting
/hōst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek;
USER: hosting, barındırma, barındıran, ev sahipliği, sahipliği
GT
GD
C
H
L
M
O
hotel
/həʊˈtel/ = NOUN: otel;
USER: otel, oteli, hotel, otele, otelde
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
however
/ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde;
ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da;
USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humane
/hjuːˈmeɪn/ = ADJECTIVE: insancıl, hümanist, iyiliksever, yufka yürekli;
USER: insancıl, insani, insanca, insancıl bir, insani bir
GT
GD
C
H
L
M
O
humans
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ideas
/aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet;
USER: fikirler, fikirleri, fikir, fikirlerin, fikirlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
identify
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak
GT
GD
C
H
L
M
O
identity
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
illustrate
/ˈɪl.ə.streɪt/ = VERB: örneklemek, resimlemek, tanımlamak, örneklerle açıklamak;
USER: örneklemek, göstermek, göstermektedir, gösteren, gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incredibly
/ɪnˈkred.ɪ.bli/ = USER: inanılmaz, son derece, inanılmaz derecede, derece, derece
GT
GD
C
H
L
M
O
indian
/ˈɪn.di.ən/ = ADJECTIVE: Hint, Hindistana ait, kızılderililere ait;
NOUN: Hintli, kızılderili, kızılderili dili;
USER: Hint, Hindistan, Hintli, Indian
GT
GD
C
H
L
M
O
individual
/ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına;
NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin
GT
GD
C
H
L
M
O
individuals
/ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
inevitable
/inˈevitəbəl/ = ADJECTIVE: kaçınılmaz, beklenen, çaresiz, malum, umulan;
USER: kaçınılmaz, kaçınılmazdır, kaçınılmaz bir, kaçınılmazdı, vazgeçilmez
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
initiate
/ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = VERB: başlatmak, göstermek, üyeliğe kabul etmek, önayak olmak, öğretmek, sunmak;
ADJECTIVE: üye, yetiştirilmiş kimse;
USER: başlatmak, başlatabilir, başlatın, başlatma, başlatabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
initiated
/ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = ADJECTIVE: üyeliğe kabul edilmiş, sırları paylaşan kimse;
USER: başlatılan, başlatılmıştır, başlattı, başlatılır, başlattığı
GT
GD
C
H
L
M
O
innovative
/ˈɪn.ə.və.tɪv/ = USER: yenilikçi, yenilikçi bir, yaratıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
instead
/ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine;
USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
integration
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = NOUN: bütünleşme, birleştirme, birleşme, integralleme, tamamlama;
USER: bütünleşme, entegrasyon, entegrasyonu, entegre, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligent
/inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta;
USER: akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligently
/ɪnˈtel.ɪ.dʒənt/ = ADVERB: akıllıca;
USER: akıllıca, akıllı, akıllı bir, zekice, zeki
GT
GD
C
H
L
M
O
intense
/ɪnˈtens/ = ADJECTIVE: yoğun, şiddetli, aşırı, kuvvetli, etkileyici, çarpıcı, koyu, dikkatli, son derece, istekli;
USER: yoğun, yoğun bir, şiddetli, aşırı, kuvvetli
GT
GD
C
H
L
M
O
interact
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
interactive
/ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif;
USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
interchangeably
/ˌɪn.təˈtʃeɪn.dʒə.bl̩/ = USER: birbirinin yerine, birbirinin, birbirlerinin yerine, birbirlerinin, dönüşümlü
GT
GD
C
H
L
M
O
interested
/ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı;
USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
interesting
/ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan;
USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
interfaces
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüzleri, arayüzler, arabirimleri, arabirimler, arayüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
interpret
/ɪnˈtɜː.prɪt/ = VERB: yorumlamak, değerlendirmek, çevirmek, tercüme etmek, canlandırmak, oynamak;
USER: yorumlamak, yorumlama, yorumlar, yorumlayabilir, yorumlayabilme
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
introducing
/ˌɪn.trəˈdjuːs/ = NOUN: tanıtım;
USER: tanıtım, tanıtan, tanıtmak, tanıtılması, getirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
invest
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
investing
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım, yatırımı, yatırım yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
investments
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
invite
/ɪnˈvaɪt/ = VERB: davet etmek, çağırmak, çekmek, istemek, neden olmak;
USER: davet etmek, davet, davet ediyoruz, davet et, davet ediyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
isn
/ˈɪz.ənt/ = USER: değil, değil mi, değil mi
GT
GD
C
H
L
M
O
issues
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
item
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
ADVERB: keza, dahi, ayrıca, bir de;
USER: madde, öğe, ürün, öğeyi, öğesi
GT
GD
C
H
L
M
O
items
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
joining
/dʒɔɪn/ = NOUN: katılma, birleştirme, birleşme, iştirak, kaynama;
USER: birleştirme, katılma, katılmadan, katılarak, katılan
GT
GD
C
H
L
M
O
jokes
/dʒəʊk/ = NOUN: şaka, fıkra, alay konusu, muziplik, komiklik;
VERB: şaka yapmak, espri yapmak, muziplik yapmak, fıkra anlatmak;
USER: şaka, şakalar, espriler, fıkralar, şakaları
GT
GD
C
H
L
M
O
josh
/dʒɒʃ/ = NOUN: şaka, takılma;
VERB: alay etmek, takılmak, şaka yapmak;
USER: şaka, josh, takılmak, alay etmek, takılma
GT
GD
C
H
L
M
O
journey
/ˈdʒɜː.ni/ = NOUN: yolculuk, seyahat, yol, gezi, sefer, seyir, mesafe;
VERB: seyahat etmek, geziye çıkmak;
USER: yolculuk, seyahat, yolculuğa, yolculuğu, yolculuğun
GT
GD
C
H
L
M
O
judgment
/ˈdʒʌdʒ.mənt/ = NOUN: karar, yargı, hüküm, yargılama, muhakeme, düşünce, sağduyu, kanı, tahmin;
USER: karar, yargı, kararı, kararın, tarihli karar
GT
GD
C
H
L
M
O
jul
/dʒʊˈlaɪ/ = USER: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
july
/dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
jump
/dʒʌmp/ = VERB: atlamak, zıplamak, sıçramak, atlatmak, sıçratmak, fırlamak, zonklamak;
NOUN: atlama, sıçrama, zıplama, fırlama, artış;
USER: atlamak, atlama, atlayabilirsiniz, atlayabilir, jump
GT
GD
C
H
L
M
O
jumps
/dʒʌmp/ = VERB: atlamak, zıplamak, sıçramak, atlatmak, sıçratmak, fırlamak, zonklamak;
NOUN: atlama, sıçrama, zıplama, fırlama, artış;
USER: atlar, sıçramalar, atlama, atlamaları, sıçrama
GT
GD
C
H
L
M
O
junk
/dʒʌŋk/ = NOUN: hurda, çöp, ıvır zıvır, döküntü, uyuşturucu, esrar, değersiz şey, hurda demir, Çin yelkenlisi;
VERB: çöpe atmak, atmak, hurdaya ayırmak, ıskartaya ayırmak;
USER: ıvır zıvır, hurda, çöp, önemsiz, abur
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
keeping
/ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret;
ADJECTIVE: dayanıklı;
USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması
GT
GD
C
H
L
M
O
kept
/kept/ = VERB: tutmak, korumak, sağlamak, kalmak, sürdürmek, bulundurmak, durmak, devam ettirmek, uymak, alıkoymak, bakmak, temelli almak, gözkulak olmak, kutlamak, işletmek;
USER: muhafaza, tuttu, devam, tutulur, tutulması
GT
GD
C
H
L
M
O
kicking
/kɪk/ = NOUN: tepme;
USER: tekme, tekmeleme, vurunca sarı, tekmelemek, tekmeliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
kid
/kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi;
VERB: takılmak, şaka yapmak, dalga geçmek, kandırmak, yavrulamak, işletmek;
USER: çocuk, evlat, çocuğu, çocuğun, kid
GT
GD
C
H
L
M
O
kids
/kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi;
USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
kinds
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
knows
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilir, biliyor, bilen, bildiği, bilmiyor
GT
GD
C
H
L
M
O
kpis
/ˌkeɪ.piːˈaɪ/ = USER: KPI, APG, KPI'leri, KPI'ler, KPI'lar
GT
GD
C
H
L
M
O
ladies
/ˈleɪ.dizˌmæn/ = NOUN: kadınlar;
USER: kadınlar, bayanlar, Ladies, Bayan, hanımlar
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
largest
/lɑːdʒ/ = USER: büyük, en büyük, en, en
GT
GD
C
H
L
M
O
last
/lɑːst/ = NOUN: son, son şey;
ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece;
ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda;
USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son
GT
GD
C
H
L
M
O
lastly
/ˈlɑːst.li/ = ADVERB: son olarak, nihayet;
USER: son olarak, son, son olarak da, nihayet
GT
GD
C
H
L
M
O
late
/leɪt/ = ADJECTIVE: geç, son, rahmetli, gecikmiş, eski, geçen, geç kalan, son zamanlarda olan;
USER: geç, sonlarında, sonunda, geç saatlerde, sonlarına, sonlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
later
/ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha
GT
GD
C
H
L
M
O
launched
/lɔːntʃ/ = VERB: başlatmak, denize indirmek, fırlatmak, başlamak, piyasaya sürmek, atmak, girişmek, çıkmak;
USER: başlattı, başlatılan, başlatıldı, piyasaya, başlatılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
launching
/lɔːntʃ/ = NOUN: denize indirme, fırlatma, başlama, ateşleme, piyasaya sürme, yayınlama, girişme, koyulma;
USER: fırlatma, başlatılması, başlatma, piyasaya, başlatıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
lead
/liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo;
VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek;
USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar
GT
GD
C
H
L
M
O
leading
/ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan;
USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
leads
/liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo;
VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek;
USER: yol açar, yol, açar, neden, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
leak
/liːk/ = NOUN: kaçak, sızıntı, sızma;
VERB: sızdırmak, sızmak, kaçak yapmak, akmak, sızıntı yapmak;
USER: sızıntı, kaçak, sızıntısı, sızdırıyor, sızabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
least
/liːst/ = ADJECTIVE: en az, asgari, en küçük, en ufak;
NOUN: en az derece, en az miktar;
ADVERB: en az derece;
USER: en az, en, az, en azından, en azından
GT
GD
C
H
L
M
O
left
/left/ = NOUN: sol, sol taraf;
ADJECTIVE: sol, soldaki, artık;
ADVERB: sola, sol tarafa;
USER: sol, yaptı, terk, yapmamışlar, bıraktı
GT
GD
C
H
L
M
O
legacy
/ˈleɡ.ə.si/ = NOUN: miras, kalıt;
USER: miras, eski, mirası, mirasını, legacy
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
leverage
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi;
USER: baskı, kaldıraç, leverage
GT
GD
C
H
L
M
O
liberty
/ˈlɪb.ə.ti/ = NOUN: özgürlük, hürriyet, istiklâl, izin, saygısızlık;
USER: özgürlük, liberty, özgürlüğü, özgürlüğünden, özgürlüklerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
light
/laɪt/ = NOUN: ışık, aydınlık, nur, lâmba, deniz feneri;
ADJECTIVE: hafif, açık, yumuşak;
ADVERB: hafif;
VERB: yakmak, aydınlatmak, aydınlanmak;
USER: ışık, hafif, ışığı, açık, ışığında
GT
GD
C
H
L
M
O
lightning
/ˈlaɪt.nɪŋ/ = NOUN: yıldırım, şimşek;
ADJECTIVE: şimşek gibi, çok hızlı;
USER: yıldırım, Lightning, şimşek, yıldırımdan, aydınlatma
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
lines
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem;
VERB: kaplamak;
USER: hatları, çizgiler, satır, satırları, çizgileri
GT
GD
C
H
L
M
O
link
/lɪŋk/ = NOUN: bağlantı, bağ, halka, eklem, kol düğmesi, meşale;
VERB: bağlamak, bağlantı kurmak, eklemek, ulamak, birleşmek, eklenmek;
USER: bağlantı, linki, bağlantıya, bağlantıyı, bağlantısını
GT
GD
C
H
L
M
O
list
/lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması;
VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak;
USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine
GT
GD
C
H
L
M
O
listen
/ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak;
USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme
GT
GD
C
H
L
M
O
listener
/ˈlɪs.ən.ər/ = NOUN: dinleyici, dinleyen kimse;
USER: dinleyici, dinleyicisi, dinleyicinin, listener, dinleyiciyi
GT
GD
C
H
L
M
O
little
/ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü;
ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç;
NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman;
USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
living
/ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel;
NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı;
USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
local
/ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan;
NOUN: yöre sakini, sakin;
USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local
GT
GD
C
H
L
M
O
located
/ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak;
USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
location
/ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı;
USER: konum, yer, konumu, location, yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
lonely
/ˈləʊn.li/ = ADJECTIVE: yalnız, yapayalnız;
USER: yalnız, lonely, yalnız bir, yalnızlık, yalnızım
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
losing
/luːz/ = ADJECTIVE: kazançlı olmayan, kaybedeceği belli olan;
USER: kaybetme, kaybediyor, kaybetmeden, kaybeden, kaybı
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
lots
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, fazlası hakkında öneriler sağlar, fazlası, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
love
/lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar;
VERB: sevmek;
USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
luca
GT
GD
C
H
L
M
O
luke
= USER: luke, Luka, Luke'un
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
main
/meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı;
NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü;
USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
managed
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manager
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
manipulative
/məˈnipyələtiv,-ˌlātiv/ = USER: manipülatif, yönlendirici, manipülasyonu, çıkarcı, manipulatif
GT
GD
C
H
L
M
O
mannequin
/ˈmæn.ə.kɪn/ = NOUN: manken, model;
USER: manken, mankeni, mannequin, mankenin, kukla
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
mapped
/mæp/ = VERB: haritasını yapmak, planlamak;
USER: eşleştirilir, eşleştirilmiş, eşlenen, eşlenmiş, eşlenir
GT
GD
C
H
L
M
O
mapping
/mæp/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: haritalama, eşleme, harita, eşleştirme, eşlemesi
GT
GD
C
H
L
M
O
maps
/mæp/ = NOUN: harita, plan, surat;
VERB: haritasını yapmak, planlamak;
USER: haritalar, harita, yaptığı tüm haritaları, yaptığı tüm haritaları göster, haritaları
GT
GD
C
H
L
M
O
mark
= VERB: işaretlemek, çizmek, not vermek, damgalamak, mimlemek, dikkate almak;
NOUN: işaret, marka, iz, not, hedef, damga, puan, çizgi, nişan, belirti;
USER: işareti, mark, işaretleyiniz, işareti Filtreyi,
GT
GD
C
H
L
M
O
marker
/ˈmɑː.kər/ = NOUN: işaretleyici, işaret, damga, keçeli kalem, fosforlu kalem;
USER: işaretleyici, işaret, işareti, belirteç, göstergesi
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
marketing
/ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma;
USER: pazarlama, marketing
GT
GD
C
H
L
M
O
married
/ˈmær.id/ = ADJECTIVE: evli;
USER: evli, evlendi, evlenmek, evlenmiş, evlendim
GT
GD
C
H
L
M
O
massive
/ˈmæs.ɪv/ = ADJECTIVE: masif, ağır, iri, som, yekpare;
USER: masif, büyük, büyük bir, kitlesel, muazzam
GT
GD
C
H
L
M
O
matrix
/ˈmeɪ.trɪks/ = NOUN: matris, kalıp, dölyatağı, rahim, kaide;
USER: matris, matrisi, matriks, matrix, matrisin
GT
GD
C
H
L
M
O
matter
/ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap;
VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak;
USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun
GT
GD
C
H
L
M
O
matters
/ˈmæt.ər/ = NOUN: umur;
USER: konularda, konular, konularında, konuları, hususlar
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
maybe
/ˈmeɪ.bi/ = ADVERB: belki, olabilir;
USER: belki, belki de, da belki, olabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
mean
/miːn/ = NOUN: ortalama, orta;
ADJECTIVE: ortalama, orta, cimri, huysuz, aşağılık, zor, adi;
VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek;
USER: ortalama, anlamına, demek, Yani, anlama, anlama
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
measure
/ˈmeʒ.ər/ = VERB: ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak, süzmek, dikkatle bakmak, ayarlamak;
NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin;
USER: ölçmek, ölçülmesi, ölçümü, ölçün, ölçüm
GT
GD
C
H
L
M
O
measuring
/ˈmeZHər/ = NOUN: ölçme;
ADJECTIVE: ölçme;
USER: ölçme, ölçüm, ölçmek, ölçülmesi, ölçümü
GT
GD
C
H
L
M
O
meaty
/ˈmiː.ti/ = ADJECTIVE: etli, özlü, et gibi;
USER: etli, meaty, etli bir, etlidir, özlü
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanism
/ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik;
USER: mekanizma, mekanizması, mekanizmasının, mekanizmasını, mekanizmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
meet
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak;
ADJECTIVE: uygun;
NOUN: karşılaşma;
USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
meld
/meld/ = VERB: birleşmek, karışmak, karıştırmak;
USER: birleşmek, meld, karışmak, per, birleşir
GT
GD
C
H
L
M
O
melt
/melt/ = VERB: eritmek, erimek, yumuşatmak, yumuşamak, ergimek;
NOUN: eriyik;
USER: eritmek, erime, eritebilir, eriyik, erimeye
GT
GD
C
H
L
M
O
men
/men/ = NOUN: Man;
USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam
GT
GD
C
H
L
M
O
mention
/ˈmen.ʃən/ = NOUN: mansiyon, anma, ima, söyleme;
VERB: bahsetmek, anmak, söz etmek, ima etmek, dile getirmek;
USER: anma, söz, bahsetmiyorum, bahsetmek, belirtin
GT
GD
C
H
L
M
O
mentioned
/ˈmenCHən/ = ADJECTIVE: adı geçen, sözü geçen, bahsedilmiş olan;
USER: adı geçen, belirtilen, söz, bahsedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
menu
/ˈmen.juː/ = NOUN: menü, mönü, yemek listesi;
USER: menü, menüsünde, menüsünden, menüsü, menüsünü, menüsünü
GT
GD
C
H
L
M
O
merchants
/ˈmɜː.tʃənt/ = NOUN: tüccar, tacir;
USER: tüccar, tüccarlar, Mağazada, tüccarların, tüccarları
GT
GD
C
H
L
M
O
message
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesaj, mesaj gönder, mesajı, iletisi, ileti
GT
GD
C
H
L
M
O
messages
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
messaging
/ˌɪn.stənt ˈmes.ɪ.dʒɪŋ/ = USER: mesajlaşma, mesaj, ileti, mesajları, mesajı
GT
GD
C
H
L
M
O
messenger
/ˈmes.ɪn.dʒər/ = NOUN: haberci, kurye, ulak;
USER: haberci, messenger, mesajlaşma, kurye, elçi
GT
GD
C
H
L
M
O
met
/met/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
USER: bir araya geldi, araya geldi, yerine, bir araya, araya, araya
GT
GD
C
H
L
M
O
microphone
/ˈmaɪ.krə.fəʊn/ = NOUN: mikrofon;
USER: mikrofon, mikrofonu, mikrofona, mikrofonun
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
mike
/maɪk/ = NOUN: mikrofon;
USER: mikrofon, mike, mikrofonu
GT
GD
C
H
L
M
O
mile
/maɪl/ = NOUN: mil, kara mili;
USER: mil, km, bölgesinin km, kilometre
GT
GD
C
H
L
M
O
million
/ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon;
USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona
GT
GD
C
H
L
M
O
mimic
/ˈmɪm.ɪk/ = NOUN: taklit, taklitçi;
ADJECTIVE: taklit eden, pandomimaya değin;
VERB: taklit etmek, taklidini yapmak, benzemek;
USER: taklit, mimik, taklit eden, benzetim, taklit etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
mind
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun
GT
GD
C
H
L
M
O
mine
/maɪn/ = PRONOUN: benim, benimki;
NOUN: maden, mayın, maden ocağı, lağım, torpil, memba;
VERB: mayın döşemek, kazıp çıkarmak, tünel kazmak, sinsice bozmak, maden işletmek, kazmak;
USER: benim, mayın, maden, madeni, mine
GT
GD
C
H
L
M
O
minutes
/ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: tutanak, zabıt, kayıt;
USER: dakika, dakikalar, dakikada, dakikalık, dakikadan, dakikadan
GT
GD
C
H
L
M
O
missed
/mɪs/ = VERB: kaçırmak, kaçırmak, vuramamak, özlemek, ıskalamak, aramak, özlem duymak, gözlemek, eksik olmak;
USER: cevapsız, kaçırılmaması, kaçırmış, özledim, kaçırdı
GT
GD
C
H
L
M
O
mobile
/ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen;
NOUN: dengede hareket düzeni;
USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu
GT
GD
C
H
L
M
O
modal
/ˈməʊ.dəl/ = ADJECTIVE: tipik, kip, şekilsel, makam;
USER: tipik, modal, kalıcı, kalıcı bir, mod
GT
GD
C
H
L
M
O
modalities
/mōˈdalədē/ = NOUN: yöntem, tarz, şekil;
USER: modaliteleri, yöntemleri, yöntemler, şekilleri, yöntemlerinin,
GT
GD
C
H
L
M
O
model
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
ADJECTIVE: model, örnek olan;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin
GT
GD
C
H
L
M
O
models
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin
GT
GD
C
H
L
M
O
modification
/ˌmɒd.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: değişiklik, değiştirme;
USER: değişiklik, modifikasyon, modifikasyonu, değiştirme, değişikliği
GT
GD
C
H
L
M
O
money
/ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета;
USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda
GT
GD
C
H
L
M
O
month
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayın, ayda, aydan, aydan
GT
GD
C
H
L
M
O
months
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayda, aydan, aylarda
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
mortgages
/ˈmɔː.ɡɪdʒ/ = NOUN: ipotek, rehin;
USER: ipotek, mortgage, ipotekler, ipoteklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
mostly
/ˈməʊst.li/ = ADVERB: çoğunlukla, genelde, başlıca;
USER: çoğunlukla, çok, daha çok, çoğu, genellikle
GT
GD
C
H
L
M
O
move
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek
GT
GD
C
H
L
M
O
moved
/muːvd/ = ADJECTIVE: etkilenmiş;
USER: taşındı, hareket, taşınır, taşınmış, taşınmıştır, taşınmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
movie
/ˈmuː.vi/ = NOUN: film, sinema;
USER: film, filmi, filmin, Ekleyen, movie
GT
GD
C
H
L
M
O
moviegoers
/ˈmo͞ovēˌgōər/ = USER: sinemasever, moviegoers, sinemaseverlerin, sinemaseverlere, sinemaseverlerden
GT
GD
C
H
L
M
O
movies
/ˈmuː.vi/ = NOUN: filmler, sinema;
USER: filmler, film, filmleri, sinema, filmlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
msg
/ˌem.esˈdʒiː/ = USER: msg, msj
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
multi
/mʌl.ti-/ = PREFIX: çok;
USER: çok, çoklu, multi
GT
GD
C
H
L
M
O
multimodal
/ˈməltiˌmōd,ˈməltī-/ = USER: multimodal, modlu, modelli, çok modlu, Mültimodal,
GT
GD
C
H
L
M
O
multiple
/ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı;
NOUN: kat, katsayı;
USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
multivariate
/ˌməltiˈve(ə)rēət,ˌməltī-/ = USER: çok değişkenli, değişkenli, çoklu, birden fazla varyasyon, çokdeğişkenli
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
n
/en/ = USER: n, Yok, K, Mevcut, Mevcut Değil
GT
GD
C
H
L
M
O
nailed
/neɪl/ = VERB: çivilemek, yakalamak, mıhlamak, çivi çakmak, kavramak, meydana çıkarmak, vurmak;
USER: çivilenmiş, çivili, nailed, çakılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
narrative
/ˈnær.ə.tɪv/ = NOUN: öykü, hikâye, rivayet, hikâye anlatma;
ADJECTIVE: hikâye tarzında;
USER: öykü, anlatı, anlatım, anlatımı
GT
GD
C
H
L
M
O
native
/ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan;
NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal;
USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
nature
/ˈneɪ.tʃər/ = NOUN: doğa, tabiat, yapı, mizaç, dünya, huy, alem;
USER: doğa, doğası, doğanın, doğada, niteliği
GT
GD
C
H
L
M
O
navigate
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate
GT
GD
C
H
L
M
O
necessarily
/ˈnes.ə.ser.ɪl.i/ = ADVERB: zorunlu olarak, şart, ister istemez, olmazsa olmaz;
USER: zorunlu olarak, mutlaka, zorunlu, ille, gerekmez
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needed
/ˈniː.dɪd/ = ADJECTIVE: lazım;
USER: gerekli, gereken, ihtiyaç, gereklidir, tabi, tabi
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
networks
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
neural
/ˈnjʊə.rəl/ = ADJECTIVE: sinir, sinirsel;
USER: sinir, nöral, sinirsel, yapay sinir, neural
GT
GD
C
H
L
M
O
never
/ˈnev.ər/ = ADVERB: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen, hiçbir suretle, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca;
USER: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir, hiçbir
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
newborn
/ˈnjuː.bɔːn/ = ADJECTIVE: yeni doğmuş;
USER: yeni doğmuş, yenidoğan, yeni doğan, doğan, doğmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
news
/njuːz/ = NOUN: haber, havadis;
USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
nickel
/ˈnɪk.l̩/ = NOUN: nikel, beş sent;
ADJECTIVE: nikel;
VERB: nikel kaplamak;
USER: nikel, nickel
GT
GD
C
H
L
M
O
night
/naɪt/ = NOUN: gece, akşam, karanlık, cehalet;
USER: gece, gecelik
GT
GD
C
H
L
M
O
nine
/naɪn/ = USER: dokuz
GT
GD
C
H
L
M
O
ninety
/ˈnaɪn.ti/ = USER: ninety-, ninety;
USER: doksan, doksanını, doksanından
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
nobody
/ˈnəʊ.bə.di/ = PRONOUN: kimse, hiç kimse;
NOUN: bir hiç, önemsiz şahsiyet;
USER: kimse, kimsenin, hiç kimse, hiç kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
normalized
/ˈnɔː.mə.laɪz/ = VERB: normalleştirmek, standartlaştırmak;
USER: normalize, normalleştirilmiş, normalize edilmiş, normale
GT
GD
C
H
L
M
O
normally
/ˈnɔː.mə.li/ = ADVERB: normalde, normal olarak, genellikle, genelde;
USER: normalde, normal, normal olarak, genellikle, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
notes
/nəʊt/ = NOUN: notlar, not;
USER: notlar, not, notları, dipnotlar, notlarınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
notice
/ˈnəʊ.tɪs/ = NOUN: dikkat, uyarı, duyuru, ihbar, bilgi, ilan, süre, ihtar, bildiri;
VERB: bildirmek, farketmek, farkına varmak;
USER: dikkat, fark, dikkat edin, haber, edin, edin
GT
GD
C
H
L
M
O
noticed
/ˈnəʊ.tɪs/ = VERB: bildirmek, farketmek, farkına varmak, dikkat etmek, duyurmak, önemsemek, eleştirmek;
USER: fark, fark ettim, ettim, fark etti, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
notification
/ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname;
USER: tebliğ, bildirim, bildirimi, uyarı, bildirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
notifications
/ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname;
USER: bildirimleri, bildirimler, bildirim, bildirimlerini, bildirimlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
nurse
/nɜːs/ = NOUN: hemşire, hastabakıcı, dadı, bakıcı, bakım, besleme;
VERB: emzirmek, bakmak, beslemek, hemşirelik yapmak, ilgilenmek, tedavi etmek;
USER: hemşire, hemşiresi, hemşirenin, hemşireye
GT
GD
C
H
L
M
O
obvious
/ˈɒb.vi.əs/ = ADJECTIVE: açık, apaçık, ortada, besbelli;
USER: açık, belirgin, bariz, açıktır, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
obviously
/ˈɒb.vi.əs.li/ = ADVERB: belli ki, apaçık, açık olarak;
USER: belli ki, açıkça, tabii ki, besbelli, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
offered
/ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek;
USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum
GT
GD
C
H
L
M
O
offering
/ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış;
USER: teklif, sunan, sunuyoruz, sunuyor, sağlar
GT
GD
C
H
L
M
O
offers
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış;
USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
officially
/əˈfɪʃ.əl.i/ = ADVERB: resmen, resmi olarak;
USER: resmi olarak, resmen, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
oh
/əʊ/ = INTERJECTION: Aman!, O!, Ey!;
USER: ey, aman, OH, ah, vay
GT
GD
C
H
L
M
O
ok
/ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul;
NOUN: olur, onay, okey, tasdik;
VERB: onaylamak, tasdiklemek, okeylemek;
USER: tamam, ok, Tamam'ı
GT
GD
C
H
L
M
O
okay
/ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul;
NOUN: olur, okey, onay, tasdik, akey;
VERB: okeylemek, onaylamak, tasdiklemek;
USER: tamam, iyi, tamam mı, okay, tamam mý
GT
GD
C
H
L
M
O
old
/əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart;
NOUN: eski zamanlar;
USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
omni
/ɒm.ni-/ = PREFIX: her, hep, bütün
GT
GD
C
H
L
M
O
omnipresent
= ADJECTIVE: her zaman her yerde var olan;
USER: her yerde, omnipresent, her yerde mevcut, yerde hazır ve nazır, her zaman her yerde
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
onboarding
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ones
/wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opening
/ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan;
ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış;
USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak
GT
GD
C
H
L
M
O
operand
= USER: işlenen, operand, işlemsel, işlenenin, işleneni
GT
GD
C
H
L
M
O
operating
= ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat;
USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
= NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
optimization
/ˌɒp.tɪ.maɪˈzeɪ.ʃən/ = USER: optimizasyonu, optimizasyon, Optimization, iyileştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
optimizing
/ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak;
USER: optimize, optimize etmek, optimizasyonu, optimize etme, optimize edilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
option
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
oren
= USER: oren, Yöre, Ören, Ören'in
GT
GD
C
H
L
M
O
organization
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü
GT
GD
C
H
L
M
O
origin
/ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş;
USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli
GT
GD
C
H
L
M
O
original
/əˈrɪdʒ.ɪ.nəl/ = NOUN: orijinal, asıl, asıl nüsha, orijinal kimse, ilginç tip, özgün canlı;
ADJECTIVE: orijinal, özgün, ilk, asıl, esas, gerçek, yaratıcı, el değmemiş;
USER: orijinal, özgün, Orijinali, orjinal, özgün bir
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
ourselves
/ˌaʊəˈselvz/ = PRONOUN: kendimizi, kendimiz, kendimize, bizler;
USER: kendimizi, kendimize, kendimiz
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outlet
/ˈaʊt.let/ = NOUN: çıkış, priz, satış yeri, ağız, fiş, pazar, yol, açılma fırsatı;
USER: çıkış, prizine, çıkışı, prizinden, prize
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
override
/ˌəʊ.vəˈraɪd/ = VERB: çiğnemek, atı yormak, ağır basmak, üst üste binmek, hükümsüz kılmak, hakkını çiğnemek, at ile üzerinden geçmek;
USER: geçersiz, geçersiz kılmak, geçersiz kılar, geçersiz kılma, override
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
owned
/-əʊnd/ = USER: -owned-suffix, -owned, -owned;
USER: sahip, sahibi, ait, sahip olduğu, aittir
GT
GD
C
H
L
M
O
owners
/ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren;
USER: sahipleri, Sahipler, İşletme Sahipleri, sahiplerinin, sahiplerine
GT
GD
C
H
L
M
O
pace
/peɪs/ = NOUN: hız, adım, yürüyüş, uygun adım yürüyüş;
VERB: adımlamak, yürümek, düzene sokmak, volta atmak, hızını ayarlamak, rahvan gitmek;
ADVERB: izniyle;
USER: hız, hızı, hızda, ayak, hızını
GT
GD
C
H
L
M
O
park
/pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi;
VERB: parketmek, koymak;
USER: park, parkı, parkta, köyü, otopark
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
particularly
/pə(r)ˈtikyələrlē/ = ADVERB: özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak, tek tek;
USER: özellikle, özellikle de, başta, özel, özel
GT
GD
C
H
L
M
O
partnered
/ˈpɑːt.nər/ = VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortaklık, ortaklığa, ortak, işbirliği, ortaklı
GT
GD
C
H
L
M
O
partners
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak
GT
GD
C
H
L
M
O
parts
/pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt;
USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
pass
/pɑːs/ = VERB: geçmek, geçirmek, vermek, aşmak, devretmek;
NOUN: geçiş, pas, geçme, izin, geçit, paso, giriş;
USER: geçmek, geçmesi, geçirmek, geçmesine, geçiş
GT
GD
C
H
L
M
O
passes
/pɑːs/ = VERB: geçmek, geçirmek, vermek, aşmak, devretmek;
NOUN: geçiş, pas, geçme, izin, geçit, paso, giriş;
USER: geçer, geçen, geçirir, geçtiği, geçmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
past
/pɑːst/ = NOUN: geçmiş, mazi, geçmiş zaman;
ADJECTIVE: geçmiş, geçen, eski, önceki;
PREPOSITION: geçe, ötesinde, öte, yanından geçerek, geçkin;
ADVERB: geçecek şekilde;
USER: geçmiş, son, geçmişte, Geçtiğimiz, geçen, geçen
GT
GD
C
H
L
M
O
path
/pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek;
USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path
GT
GD
C
H
L
M
O
pay
/peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel;
VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek;
USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
payment
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
payments
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödemeler, ödemeleri, ödeme, ödemelerin, ödemelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
pencils
/ˈpen.səl/ = NOUN: kalem, kurşunkalem, karakalem, makyaj kalemi, küçük resim fırçası;
VERB: kurşunkalemle yazmak, karakalem ile çizmek, kalem ile makyaj yapmak;
USER: kalem, kalemler, kalemleri, kurşun kalemler, kurşun kalem
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
percent
/pəˈsent/ = NOUN: yüzde, hisse, kâr payı, faiz getiren değerli kâğıt;
ADJECTIVE: yüzde;
USER: yüzde, oranında, si, oranını yüzde, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
perfectly
/ˈpɜː.fekt.li/ = ADVERB: tamamen, mükemmel bir şekilde, kusursuzca, tıkır tıkır;
USER: mükemmel bir şekilde, tamamen, mükemmel, mükemmel bir, kusursuz
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
personalities
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilikleri, kişilikler, kişilik, kişilerin, kişiliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
personality
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe
GT
GD
C
H
L
M
O
personalization
/ˌpɜːsənəlaɪˈzeɪʃən/ = USER: kişiselleştirme, Personalization, kişiselleştirilmesi, Kişiselleştirme'yi
GT
GD
C
H
L
M
O
personalize
/ˈpərsənəlˌīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak;
USER: kişiselleştirmek, mesajlar, mesaj, kişiselleştirebilirsiniz, no
GT
GD
C
H
L
M
O
perspective
/pəˈspek.tɪv/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: perspektif, bakış açısı, açısından, bakış, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
phd
/ˌpiː.eɪtʃˈdiː/ = USER: doktora, phd, Doktora Derecesi, Doktora Konu
GT
GD
C
H
L
M
O
philosophy
/fɪˈlɒs.ə.fi/ = NOUN: felsefe, filozofi, dünya görüşü, soyut düşünüş, kalenderlik, sakinlik, kendi halindelik;
USER: felsefe, felsefesi, felsefesini, felsefesinin, felsefenin
GT
GD
C
H
L
M
O
phone
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
physical
/ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut;
NOUN: muayene, sağlık kontrolü;
USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel
GT
GD
C
H
L
M
O
picking
/pik/ = NOUN: toplama, aşırma;
USER: toplama, seçmek, çekme, evde, alarak
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
platform
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform
GT
GD
C
H
L
M
O
platforms
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform
GT
GD
C
H
L
M
O
play
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
playing
/pleɪ/ = NOUN: oynama, çalma;
USER: oynama, oynarken, oyun, oynamak, oynamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
plaza
/ˈplɑː.zə/ = NOUN: plaza, şehir meydanı;
USER: plaza, meydanın, Inn, meydan, meydanı
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
pointed
/ˈpɔɪn.tɪd/ = ADJECTIVE: sivri, sivri uçlu, uçlu, keskin, yerinde, anlamlı, dokunaklı, iğneli, sert, kesin, isabetli;
USER: sivri, işaret, çekti, işaret etti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
points
/pɔɪnt/ = NOUN: makas, demiryolu makası;
USER: makas, puan, noktaları, nokta, noktalarını, noktalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
popular
/ˈpɒp.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: popüler, halk, sevilen, tutulan, halka özgü;
USER: popüler, popüler bir, popülerdir, halk, sevilen, sevilen
GT
GD
C
H
L
M
O
portfolio
/pôrtˈfōlēˌō/ = NOUN: evrak çantası, bakanlık, tahviller, belgeler;
USER: portföy, portföyü, Portfolio'ya bak, Portfolio'ya, portföyüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
potential
/pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar;
ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış;
USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline
GT
GD
C
H
L
M
O
powerful
/ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili
GT
GD
C
H
L
M
O
practical
/ˈpræk.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: pratik, uygulamalı, kullanışlı, elverişli, gerçekçi, becerikli, nesnel, objektif, iş bitirici, uygulanbilir, el ile yapılan;
USER: pratik, pratik bir, uygulamalı, uygulama, kullanışlı, kullanışlı
GT
GD
C
H
L
M
O
pre
/priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki;
USER: ön, öncesi, önceden, pre
GT
GD
C
H
L
M
O
predictability
/prɪˌdɪk.təˈbɪl.ə.ti/ = USER: öngörülebilirliği, öngörülebilirlik, tahmin, öngörülebilirliğin, öngörülebilirliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
present
/ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki;
VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak;
NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an;
USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze
GT
GD
C
H
L
M
O
presentation
/ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme;
USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu
GT
GD
C
H
L
M
O
pretty
/ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif;
ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce;
USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş
GT
GD
C
H
L
M
O
previous
/ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan;
USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce
GT
GD
C
H
L
M
O
prints
/prɪnt/ = NOUN: baskı, basma, tab, iz, emprime, kalıp, damga, nüsha, dergi;
VERB: basmak, basılmak, yayınlamak, damgalamak, matbaada basmak, desen basmak, işlemek;
USER: baskılar, baskı, yazdırır, baskıları, yazdırılır
GT
GD
C
H
L
M
O
problem
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan;
USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
procession
/prəˈseʃ.ən/ = NOUN: alay, kafile, geçit töreni, tören alayı;
USER: alay, alayı, geçit, alayının, alayına
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
profile
/ˈprəʊ.faɪl/ = NOUN: profil, kesit, özgeçmiş, profil çizmek, yüzün yandan görünüşü, biyografi;
VERB: profilini çizmek, kesitini çıkarmak;
USER: profil, profili, profilini, profile, profil sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
prominently
/ˈprɒm.ɪ.nənt/ = USER: belirgin, belirgin bir, göze çarpacak, dikkat çekici, görünecek
GT
GD
C
H
L
M
O
properties
/ˈprɒp.ə.ti/ = NOUN: sahne eşyaları, sahne elbiseleri;
USER: özellikleri, özelliklerini, özellikler, özelliklerinin, özelliklerine
GT
GD
C
H
L
M
O
proprietary
/p(r)əˈprī-iˌterē/ = ADJECTIVE: özel, tescilli, müseccel, şahsi, kişiye özel, mal sahipliğine ait, mülkiyet ile ilgili;
NOUN: mal sahibi, mal sahipleri, tescilli ilaç, hissedarlar, tescilli mümessil;
USER: özel, tescilli, mülkiyet, özel bir, patentli
GT
GD
C
H
L
M
O
prospects
/ˈprɒs.pekt/ = NOUN: olasılık, ihtimal, umut, görünüm, beklenti, manzara, muhtemel müşteri, maden damarı belirtisi;
VERB: aramak, maden aramak, ümit vermek;
USER: umutları, potansiyel, beklentileri, umutlarını, olanakları
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provider
/prəˈvaɪ.dər/ = ADJECTIVE: protesto eden, karşı çıkan;
NOUN: karşı çıkma;
USER: sağlayan, kuruluşu, sağlayıcı, sağlayıcısı, sağlayıcınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
publicly
/ˈpʌb.lɪ.kli/ = ADVERB: alenen;
USER: alenen, halka, kamuya, halka açık, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
pull
/pʊl/ = NOUN: çekme, çekim, çekiş, torpil, asılma, kürek çekme;
VERB: çekmek, gelmek, asılmak, girmek, kalkmak, çevirmek;
USER: çekme, çekin, çekmek, pull, doğru çekin
GT
GD
C
H
L
M
O
purchase
/ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi;
VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
purely
/pjʊə.li/ = ADVERB: sadece, yalnızca, sırf, saf olarak, safça, saf bir biçimde, ancak;
USER: sadece, tamamen, saf, salt, yalnızca
GT
GD
C
H
L
M
O
purge
/pɜːdʒ/ = NOUN: tasfiye, temizleme, temizlik, arındırma, bağırsakları boşaltma, müshil alma, istenmeyen kişilerden temizleme;
VERB: temizlemek, arındırmak, temize çıkarmak, tasfiye etmek, temizlenmek, aklamak, istenmeyen kişilerden temizlemek, bağırsakları boşaltmak, müshil almak;
USER: tasfiye, boşaltma, temizleme, tahliye, purge
GT
GD
C
H
L
M
O
purpose
/ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj;
VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak;
USER: amaç, amacı, amaçlı, amaçla, amacıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
push
/pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret;
VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak;
USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
quarter
/ˈkwɔː.tər/ = NOUN: çeyrek, mahalle, bölge, dördün, aman, köşe, dörtte birlik bölüm, yer, onbeş dakika;
VERB: yerleştirmek, dörde bölmek, dört parçaya bölmek;
USER: çeyrek, çeyreğinde, çeyrekte, dörtte, çeyreğinden, çeyreğinden
GT
GD
C
H
L
M
O
queries
/ˈkwɪə.ri/ = NOUN: sorgu, soru, soru işareti, şüphe, kuşku;
USER: sorgular, sorguları, sorgu, sorgularını, sorgularda
GT
GD
C
H
L
M
O
query
/ˈkwɪə.ri/ = NOUN: sorgu, soru, soru işareti, şüphe, kuşku;
VERB: sorgulamak, sormak, sorguya çekmek, soru işareti koymak, kuşkulanmak, şüphesi olmak;
USER: sorgu, sorgusu, sorguyu, sorguda, sorgunun
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
questions
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara
GT
GD
C
H
L
M
O
quick
/kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak;
ADVERB: hızla, çabucak;
USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
quickly
/ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak;
USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
rack
/ræk/ = NOUN: raf, kremayer, askı, gergi, parmaklık, yemlik, uçan hafif bulut, işkence sehpası;
VERB: germek, rafa kaldırmak, askıya asmak, uzatmak;
USER: raf, rack, rafa, rafı, askısı
GT
GD
C
H
L
M
O
range
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek;
USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
ranges
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
USER: aralıkları, aralıklarının, aralığı, aralıklar, aralıklarını
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
reachable
= ADJECTIVE: ulaşılabilir, yetişilir;
USER: ulaşılabilir, erişilebilir, ulaşılabilmektedir, erişilemiyor, ulaşılabilen
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
realize
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: gerçekleştirmek, fark, farkında, biliyoruz, farkına
GT
GD
C
H
L
M
O
realized
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: fark, gerçekleşmiştir, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir, gerçekleşen
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
reasons
/ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf;
VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak;
USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
rebuild
/ˌriːˈbɪld/ = VERB: yeniden inşa etmek, yenilemek, yeniden yapmak;
USER: yeniden inşa etmek, yeniden, yeniden inşa, yeniden oluşturmak, rebuild
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizes
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
record
/rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya;
VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek;
USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru
GT
GD
C
H
L
M
O
recorded
/riˈkôrd/ = ADJECTIVE: kaydedilmiş, kayıtlı;
USER: kayıtlı, kaydedilmiş, Kaydedilen, kaydedildi, kaydedilir
GT
GD
C
H
L
M
O
reduce
/rɪˈdjuːs/ = VERB: azaltmak, düşürmek, küçültmek, indirmek, indirgemek, kısaltmak, kısmak, kırmak, eritmek, eksiltmek, dönüştürmek, inceltmek, zayıflatmak, bölmek, alçaltmak, haline getirmek, sarsmak, ergitmek, ayırmak, mecbur etmek, zorunda bırakmak, özetlemek, sadeleştirmek, yerine oturtmak, zayıflamak;
USER: azaltmak, azaltır, azaltmaya, azaltabilir, azaltılması
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
regional
/ˈriː.dʒən.əl/ = ADJECTIVE: bölgesel, yöresel, yerel, lokal;
USER: bölgesel, bölgesel olarak, bölge, yöresel
GT
GD
C
H
L
M
O
related
/rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba;
USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
relationships
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki
GT
GD
C
H
L
M
O
relevance
/ˈrel.ə.vəns/ = NOUN: ilgi, uygunluk, ilişki, alâka;
USER: ilgisi, geçerliliğinin korumaktadır, geçerliliğinin, ilgisine, de geçerliliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
report
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek;
USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
represent
/ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil etmek, göstermek, temsil, temsil eder, temsil eden
GT
GD
C
H
L
M
O
required
/rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım;
USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
resemblance
/rɪˈzem.bləns/ = NOUN: benzerlik;
USER: benzerlik, benzerliği, bir benzerlik, benzerlikler, benzeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
resorts
/rɪˈzɔːt/ = VERB: başvurmak, gitmek;
NOUN: çare, başvurma, tatil yeri, dinlenme yeri, uğrak, mesire, sık sık gidilen yer, yardımına başvurulacak kimse, ikinci adres;
USER: tatil köyleri, tatil, köyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
respect
/rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka;
VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek;
USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
response
/rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi;
USER: yanıt, cevap, tepki, yanıtı, tepkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
responses
/rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi;
USER: yanıtları, tepkiler, yanıt, yanıtlar, tepkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
result
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
retailer
/ˈriː.teɪ.lər/ = NOUN: perakendeci;
USER: perakendeci, perakendecisi, perakende, perakendecinin, satıcınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
reviews
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
robots
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların
GT
GD
C
H
L
M
O
robust
/rəʊˈbʌst/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, gürbüz, dirençli, dinç, zorlu, çetin, kaba saba;
USER: güçlü, sağlam, sağlam bir, dayanıklı, güçlü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
roll
/rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma;
VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak;
USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
room
/ruːm/ = NOUN: oda, yer, boş yer, neden;
VERB: oturmak, kalmak;
USER: oda, odası, odada, room, odasında, odasında
GT
GD
C
H
L
M
O
rooted
/ruːt/ = ADJECTIVE: köklü, kökleşmiş, yer etmiş;
USER: köklü, kökleri, yatmaktadır, kök salmış, dayanmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
roughly
/ˈrʌf.li/ = ADVERB: kabaca, aşağı yukarı, kaba, tahminen;
USER: kabaca, yaklaşık, aşağı yukarı, yaklaşık olarak, kaba
GT
GD
C
H
L
M
O
routes
/ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri;
VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek;
USER: yolları, rotalar, rotaya, yollar
GT
GD
C
H
L
M
O
routing
/raʊt/ = VERB: bozguna uğratmak, darmadağın etmek, araştırmak, aramak, eşelemek;
USER: yönlendirme, routing, yönlendirmeyi, rota
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sad
/sæd/ = ADJECTIVE: üzücü, üzgün, hüzünlü, acı, acıklı, hazin, üzüntülü, mahzun, kasvetli, acılı, iç karartıcı, koyu, hamur olmuş, iflah olmaz, adam olmaz;
USER: üzücü, üzgün, hüzünlü, sad, üzücü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
sale
/seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış;
USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
salesforce
= USER: salesforce, satış gücü, satış ekibi, bir salesforce, de satış ekibine
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
san
GT
GD
C
H
L
M
O
sasha
= USER: sasha, Saşa,
GT
GD
C
H
L
M
O
saturday
/ˈsæt.ə.deɪ/ = NOUN: Cumartesi
GT
GD
C
H
L
M
O
saw
/sɔː/ = NOUN: testere, bıçkı, atasözü;
VERB: testere ile kesmek, bıçkı ile kesmek;
USER: testere, gördüm, gördü, gördük, gördüğümüz, gördüğümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
saying
/ˈseɪ.ɪŋ/ = NOUN: atasözü, söyleme, söz, özdeyiş, özlü söz;
USER: söz, söyleyerek, diyerek, söylüyor, diyorsun, diyorsun
GT
GD
C
H
L
M
O
says
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der
GT
GD
C
H
L
M
O
scalable
/ˈskeɪ.lə.bl/ = ADJECTIVE: tırmanılır, tırmanılabilir;
USER: ölçeklenebilir, ölçeklenebilir bir, ölçeklendirilebilir, scalable
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
scan
/skæn/ = VERB: taramak, incelemek, görüntülemek, göz atmak, ekranda görüntülemek, bakmak, vezin ile okumak, vezin analizi yapmak;
NOUN: elektronik âletle tarama;
USER: taramak, tarama, tarar, tarayın, tarayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
scanning
/skæn/ = NOUN: tarama, görüntüleme;
USER: tarama, taramaya, taramayı, taramak, tarayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
scenario
/sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo;
USER: senaryo, senaryoda, senaryosu, senaryoyu, senaryosunda
GT
GD
C
H
L
M
O
scenarios
/sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo;
USER: senaryoları, senaryolar, senaryo, senaryolarda, senaryoların
GT
GD
C
H
L
M
O
scenes
/siːn/ = NOUN: sahne, olay, manzara, olay yeri, dekor, rezalet, mizansen, sahne dekoru, faaliyet alanı;
USER: sahneler, sahneleri, sahne, perde, sahnelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
school
/skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri;
VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak;
USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda
GT
GD
C
H
L
M
O
scientists
/ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin;
USER: bilim adamları, bilim, bilim adamlarının, bilim adamı, bilim insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
scratch
/skrætʃ/ = NOUN: çizik, sıyrık, çizgi;
VERB: kazımak, tırmalamak, çizmek, karalamak, kaşımak, kaşınmak;
ADJECTIVE: rasgele, gelişigüzel, derme çatma;
USER: çizik, sıfırdan, çizilmeye, çizmeyin, çizebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
screens
/skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur;
USER: ekranlar, ekranları, ekran, ekranlarında, ekranlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
scroll
/skrəʊl/ = NOUN: tomar, liste, parşömen tomarı, helezoni kıvrım, süslü yazı, kemanın kıvrık ucu;
USER: kaydırma, ilerleyin, kaydırmak, ilerlemek, gidin
GT
GD
C
H
L
M
O
seamlessly
/ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca
GT
GD
C
H
L
M
O
search
/sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma;
VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak;
USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
season
/ˈsiː.zən/ = NOUN: sezon, mevsim, zaman, vakit;
VERB: kurutmak, alıştırmak, alışmak, kurumak, tatlandırmak, baharatını katmak, çeşni katmak, terbiyelemek, yumuşatmak, olgunlaştırmak, olgunlaşmak;
USER: sezon, sezonun, sezonunda, sezonu, Bu sezon
GT
GD
C
H
L
M
O
seat
/siːt/ = NOUN: koltuk, yer, sandalye, oturak, oturacak yer, yuva, oturuş, mevki, pantolon kıçı;
VERB: oturtmak, yerine oturtmak, yerleştirmek, almak, oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek;
USER: koltuk, koltuğu, emniyet, seat, koltuğuna
GT
GD
C
H
L
M
O
seats
/siːt/ = NOUN: koltuk, yer, sandalye, oturak, oturacak yer, yuva, oturuş, mevki, pantolon kıçı;
VERB: oturtmak, yerine oturtmak, yerleştirmek, almak, oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek;
USER: koltuk, koltuklar, koltukları, sandalye, koltukların
GT
GD
C
H
L
M
O
second
/ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı;
ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli;
VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek;
USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi
GT
GD
C
H
L
M
O
secure
/sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede;
VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak;
USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seeing
/si:/ = NOUN: görme;
CONJUNCTION: madem, mademki;
PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için;
USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
seems
/sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek;
USER: görünüyor, gibi görünüyor, görünmektedir, görünmekte, görülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
seen
/siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
segments
/ˈseɡ.mənt/ = NOUN: bölüm, parça, bölüt, dilim, daire kesmesi;
VERB: bölmek, parçalara ayırmak;
USER: segmentleri, segmentler, bölümler, bölümleri, kesimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
select
/sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan;
USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin
GT
GD
C
H
L
M
O
selling
/ˌbestˈsel.ər/ = NOUN: satış, satıcılık, satış yöntemi;
ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satan, çok satan, satışı, satıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
send
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sent
/sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
separate
/ˈsep.ər.ət/ = ADJECTIVE: ayrı, müstakil, ayrık, bireysel, ferdi;
VERB: ayırmak, ayrılmak, bölmek, ayrıştırmak, dağılmak, ayırt etmek;
NOUN: ayırma işareti;
USER: ayrı, ayrı bir, farklı, ayrı ayrı, ayırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
serving
/ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak;
USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
several
/ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi;
ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı;
USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden
GT
GD
C
H
L
M
O
shape
/ʃeɪp/ = NOUN: şekil, biçim, form, kalıp, model, durum, endam;
VERB: şekillendirmek, şekil vermek, biçimlendirmek, şekillenmek, düzenlemek;
USER: şekil, şekli, şekillendirmek, şekillendirecek, şekillendirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
share
/ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını
GT
GD
C
H
L
M
O
she
/ʃiː/ = PRONOUN: o;
NOUN: kadın;
USER: o, diye, onun, kadın
GT
GD
C
H
L
M
O
sheep
/ʃiːp/ = NOUN: koyun, koyun gibi tip, ezik kimse, süklüm püklüm tip;
USER: koyun, sheep, koyunlar, koyunların, koyunu
GT
GD
C
H
L
M
O
shirt
/ʃɜːt/ = NOUN: gömlek, bluz;
USER: gömlek, forması, gömleği, forma, tişört, tişört
GT
GD
C
H
L
M
O
shirts
/ʃɜːt/ = NOUN: gömlek, bluz;
USER: gömlek, shirt, forma, gömlekler, gömlekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
shopping
/ˈʃɒp.ɪŋ/ = NOUN: alışveriş, çarşıya çıkma, pazara çıkma;
USER: alışveriş, Ürün, Shopping, Veriş, Fotoğraflar Alışveriş
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
showing
/ˈʃəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gösteri, gösterme, sergi, gösterimde olma, oynama, belirtme, durum;
USER: gösterme, gösteren, arası sonuçları gösteriyor, arası, gösterilen
GT
GD
C
H
L
M
O
shown
/ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek;
USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
showtime
= USER: showtime, şov, şov zamanı, gösterim zamanı, Showtime'ın
GT
GD
C
H
L
M
O
side
/saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür;
ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil;
USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta
GT
GD
C
H
L
M
O
significant
/sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı;
USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
silicon
/ˈsɪl.ɪ.kən/ = NOUN: silikon, silisyum;
USER: silikon, silisyum, silicon, silisli
GT
GD
C
H
L
M
O
similar
/ˈsɪm.ɪ.lər/ = NOUN: benzer, benzerlik, emsal, aynılık;
ADJECTIVE: benzer, benzeyen, eş, benzeşen;
USER: benzer, benzeri, e benzer, benzer bir, benzer bir
GT
GD
C
H
L
M
O
simply
/ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz;
USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
single
/ˈsɪŋ.ɡl̩/ = NOUN: tek, bir, tek kişilik oda, bekâr, evlenmemiş kimse, tek gidiş bileti, kırk beşlik plâk;
ADJECTIVE: tek, tek bir, tek kişilik, bir, bekar, yalnız, bir kerelik, biricik;
USER: tek, tek bir, tek kişilik, Tekil, single
GT
GD
C
H
L
M
O
sister
/ˈsɪs.tər/ = NOUN: kardeş, rahibe, kızkardeş, abla, hemşire, hastabakıcı;
USER: kardeş, kız kardeşi, kardeşi, kardeşim, ablam
GT
GD
C
H
L
M
O
sit
/sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak;
USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun
GT
GD
C
H
L
M
O
situations
/sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
six
/sɪks/ = USER: six-, six, altılı
GT
GD
C
H
L
M
O
size
/saɪz/ = NOUN: boyut, boy, büyüklük, ölçü, beden, numara, tutkal, apre, çiriş, şapka astar tutkalı, önemli miktar;
VERB: büyüklüğüne göre ayırmak, çirişlemek, tutkallamak, sertleştirmek;
USER: boyut, boyutu, boyutunu, büyüklüğü, boy
GT
GD
C
H
L
M
O
skateboarding
/ˈskeɪtˌbɔː.dɪŋ/ = USER: kaykay, Skateboarding, paten
GT
GD
C
H
L
M
O
skip
/skɪp/ = VERB: atlamak, kaçmak, atlatmak, asmak, sıçramak, sekmek, kaytarmak, kırmak;
NOUN: atlama, kova, zıplama, kaptan;
USER: atlamak, atlayın, atlama, geçin, atlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
slac
GT
GD
C
H
L
M
O
slack
/slæk/ = ADJECTIVE: gevşek, laçka, durgun;
VERB: gevşetmek, durulmak, tembellik etmek, gevşemek, koyvermek;
NOUN: gevşeklik, boşluk, mola, durgunluk;
USER: gevşek, bolluk, gevşeklik, durgun, slack
GT
GD
C
H
L
M
O
slacking
/slæk/ = VERB: gevşetmek, çözmek, koyvermek, yavaşlatmak, gevşemek, söndürmek, durulmak, tembellik etmek, laçkalaşmak;
USER: Gevşeklik, yavaşlama,
GT
GD
C
H
L
M
O
sleep
/sliːp/ = NOUN: uyku, uyuma, ölüm, uyku hali, kış uykusu;
VERB: uyumak, kalmak, uyuklamak, gecelemek, fırıl fırıl dönmek, yatacak yer sağlamak, çok hızlı dönmek;
USER: uyku, uyumak, uyumaya, uykuya, sleep, sleep
GT
GD
C
H
L
M
O
slides
/slaɪd/ = VERB: kaydırmak, kaymak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek, kötü yola düşmek;
USER: slaytlar, slayt, slaytları, kaydırağı, kaydıraklı
GT
GD
C
H
L
M
O
slightly
/ˈslaɪt.li/ = ADVERB: hafifçe, çok az, hafiften, belli belirsiz, kuvvetsizce;
USER: hafifçe, biraz, hafif, biraz daha, az
GT
GD
C
H
L
M
O
slow
/sləʊ/ = ADJECTIVE: yavaş, ağır, geç, geri, geri kalmış, sıkıcı, eli ağır, geç olan, geç anlayan, uzun süren, kesat, hızı azaltan;
VERB: yavaşlatmak, yavaşlamak;
USER: yavaş, yavaşlatmak, yavaşlatabilir, yavaşlatır, hızını
GT
GD
C
H
L
M
O
slower
/sləʊ/ = USER: yavaş, daha yavaş, yavaş bir, yavaştır, daha yavaş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
slowly
/ˈsləʊ.li/ = ADVERB: yavaşça, yavaş yavaş, ağır ağır, ağır;
USER: yavaş yavaş, yavaş, yavaşça, yavaş bir, ağır ağır
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
smile
/smaɪl/ = NOUN: gülümseme, tebessüm, gülüş;
VERB: gülümsemek, gülmek, tebessüm etmek, parlamak, gülümseme ile karşılık vermek;
USER: gülümseme, gülümsemek, gülümsemeye, gülümse, gülümsemeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
sms
GT
GD
C
H
L
M
O
snap
/snæp/ = ADJECTIVE: ani, şipşak, sürpriz, anlık;
NOUN: çıtçıt, kopma;
VERB: kırmak, koparmak, pat diye söylemek, şıklatmak, kopmak;
ADVERB: birden;
USER: ani, ek bileşenini, oturtun, yakalamak, oturana
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
societies
/səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre;
USER: toplumlar, toplumlarda, toplumların, toplumları, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
solutions
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
solving
/sɒlv/ = NOUN: çözme, halletme;
USER: çözme, çözümü, çözümünde, çözmek, çözmede
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
somebody
/ˈsʌm.bə.di/ = PRONOUN: biri, birisi, kimse, şahsiyet, önemli kimse, bazısı, kimisi;
USER: biri, birisi, birini, birileri, birinin, birinin
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
son
/sʌn/ = NOUN: oğlum, oğul, çocuk, erkek evlât;
USER: oğul, oğlum, oğlu, son, evlat
GT
GD
C
H
L
M
O
sophisticated
/səˈfistəˌkāt/ = ADJECTIVE: sofistike, gelişmiş, ileri, çok yönlü, kültürlü, komplike, bilgili, içerikli, tecrübeli, entellektüel, bilge, pişkin, kaşarlanmış, düşünceli, çokbilmiş, yapmacık;
USER: gelişmiş, sofistike, karmaşık, sofistike bir, gelişmiş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sort
/sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite;
VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek;
USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü
GT
GD
C
H
L
M
O
space
/speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre;
VERB: boşluk bırakmak;
USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
speak
/spiːk/ = VERB: konuşmak, söylemek, söz söylemek, konuşma yapmak, ses çıkarmak, haberleşmek, göstermek;
USER: konuşmak, Konuşuyorum, konuşuyoruz, konuşan, söz, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
speaking
/-spiː.kɪŋ/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşan, akıcı, berrak, etkileyici, dokunaklı;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, konuşmaya, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
speaks
/spiːk/ = VERB: konuşmak, söylemek, söz söylemek, konuşma yapmak, ses çıkarmak, haberleşmek, göstermek;
USER: konuşuyor, konuşur, konuşan, biliyor, bilmektedir, bilmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
specific
/spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli;
NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
specifically
/spəˈsɪf.ɪ.kəl.i/ = USER: özellikle, özel, özel olarak, spesifik, spesifik olarak, spesifik olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
spend
/spend/ = VERB: harcamak, geçirmek, para harcamak, tüketmek, sarfetmek, etkisini azaltmak, sperm dökmek;
USER: harcamak, geçirmek, harcama, geçirebilirsiniz, harcamaya, harcamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
spin
/spɪn/ = NOUN: dönüş, dönme, çevirme, devir, kısa gezinti;
VERB: döndürmek, çevirmek, dönmek, eğirmek, örmek, kaybettirmek, fırıl fırıl çevirmek;
USER: dönüş, döndürmek, dönmeye, döndürün, sıkma
GT
GD
C
H
L
M
O
spoke
/spəʊk/ = NOUN: tekerlek parmaklığı, portatif merdiven basamağı, fren düzeni, at arabası tekerine dönmemesi için sokulan çomak;
VERB: tekerleğe çomak sokmak, çubuk sokarak durdurmak;
USER: konuştu, konuştum, konuşan, kollu, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
spot
/spɒt/ = NOUN: nokta, spot, yer, leke, benek, puan, olay yeri;
VERB: lekelemek, tanımak, görmek, beneklemek;
ADJECTIVE: hemen teslim edilen;
USER: nokta, spot, yer, yerinde, noktada
GT
GD
C
H
L
M
O
spots
/spɒt/ = NOUN: sahne ışıkları, hemen teslim edilen mallar, peşin para ile alınan şeyler;
USER: noktalar, lekeler, lekeleri, noktaları, yerlerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
stages
/steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece;
VERB: sahnelemek, hazırlamak;
USER: aşamaları, aşamalarında, aşamada, aşamasında, aşamalarını, aşamalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
stagnated
= VERB: durgunlaşmak, durgun olmak, kesat olmak;
USER: durgun, durakladı,
GT
GD
C
H
L
M
O
stands
/stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak;
NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş;
USER: duruyor, standları, anlamına gelir, açılımı, duran
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
started
/stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
starts
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlar, başlatır, başlıyor, başlayan, başladığında
GT
GD
C
H
L
M
O
steal
/stiːl/ = VERB: çalmak, aşırmak, gizlice koymak, hırsızlık yapmak, hırsızlama yapmak, çaktırmadan yapmak, sessizce hareket etmek;
NOUN: hırsızlık, çalıntı eşya, kelepir eşya;
USER: çalmak, çalmaya, top çalma, çalma, hırsızlık
GT
GD
C
H
L
M
O
steps
/step/ = NOUN: adımlar, merdiven, ayak sesleri, ayaklı merdiven, portatif merdiven, taş merdiven;
USER: adımlar, adımları, adım, adımda, adımlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
stick
/stɪk/ = NOUN: sopa, çubuk;
VERB: ayrılmamak, yapıştırmak, sokmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak;
USER: sopa, sadık, ayrılmamak, çubuk, yapıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
still
/stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen;
VERB: sakinleştirmek;
CONJUNCTION: yine de, buna rağmen;
ADJECTIVE: hareketsiz, durgun;
USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
store
/stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut;
VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak;
USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
storing
/stɔːr/ = VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak, doldurmak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak;
USER: depolama, depolamak, saklamak, depolanması, saklama
GT
GD
C
H
L
M
O
strong
/strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür;
ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
structured
/ˈstrʌk.tʃəd/ = VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek;
USER: yapılandırılmış, yapısal, yapılandırılmış bir, yapılı, yapısal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
stuck
/stʌk/ = VERB: ayrılmamak, sokmak, yapıştırmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak, takmak, uzatmak, tutturmak, koymak, delmek, bırakmamak, çıkmak, çıkıntı yapmak, bıçaklamak, saplanıp kalmak, çıkamamak, şaşırtmak, çakmak, takılıp kalmak, geçirmek, batırmak, çakılıp kalmak, kandırmak, alıkoymak, iğnelemek;
USER: sıkışmış, takılıp, kalmış, yapışmış, takılıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
stuff
/stʌf/ = NOUN: şey, madde, eşya, saçmalık, kumaş, uyuşturucu, hammadde, saçma, zırva;
VERB: doldurmak, tıkamak, tıkıştırmak;
USER: şey, madde, sayfalar, şeyler, in Şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
styles
/staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil, teknik, ünvan;
USER: stilleri, stiller, stil, tarzı, stillerini
GT
GD
C
H
L
M
O
subsequently
/ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADVERB: daha sonra, sonra, sonradan, arkadan;
USER: daha sonra, sonradan, sonra, ardından, Bunu takiben
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
surely
/ˈʃɔː.li/ = ADVERB: elbette, muhakkak, emin olarak, güvenlice;
USER: elbette, kesinlikle, mutlaka, emin adımlarla, kuşkusuz, kuşkusuz
GT
GD
C
H
L
M
O
surprise
/səˈpraɪz/ = NOUN: sürpriz, şaşkınlık, hayret, baskın;
ADJECTIVE: sürpriz, beklenmedik;
VERB: şaşırtmak, sürpriz yapmak, hayret ettirmek, oyuna getirmek;
USER: sürpriz, bir sürpriz, surprise, şaşırtıcı, sürpriz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
surprising
/səˈpraɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, hayret verici;
USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, sürpriz, şaşırtıcıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
swipe
/swaɪp/ = VERB: tokatlamak, çalmak, geçirmek, hızla vurmak, kuvvetle vurmak;
NOUN: kuvvetli vuruş;
USER: tokatlamak, kaydırın, çalmak, manyetik, geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
switch
/swɪtʃ/ = VERB: değiştirmek, dönmek, değişmek, sallamak, vurmak;
NOUN: değiştirme, şalter, değişim, düğme, elektrik düğmesi, değişme, çubuk;
USER: değiştirmek, geçiş, geçmek, geçiş yapmak, geçin
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tag
/tæɡ/ = NOUN: etiket, künye, ceza makbuzu, kovalamaca, püskül, isimlik, saçak, ayakkabı kulağı;
VERB: etiketlemek, kovalamak, peşini bırakmamak, etiket takmak;
USER: etiket, Tag, etiketi, etiketini, etiketiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
talked
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
USER: konuştuk, konuştum, konuştu, konuşulan, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
talks
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
tap
/tæp/ = NOUN: musluk, çeşme, bağlantı, tıkırtı, hafif vuruş, pençe;
VERB: hafifçe vurmak, bağlantı kurmak, tıkırdatmak, hafifçe dokunmak, pençe vurmak, tıklatmak;
USER: musluk, dokunun, öğesine dokunun, seçeneğine dokunun, düğmesine dokunun
GT
GD
C
H
L
M
O
tapping
/tap/ = NOUN: hafifçe vurma, tıklatma, dağılma, vida dişi çekme;
USER: dokunarak, kılavuz çekme, vurma, sac, faydalanarak
GT
GD
C
H
L
M
O
tax
/tæks/ = NOUN: vergi, vergilendirme, harç, haraç, yük, külfet, resim;
VERB: vergilendirmek, vergi koymak, yormak, yük olmak, suçlamak, mahkeme masrafını belirlemek;
USER: vergi, vergiler, vergisi
GT
GD
C
H
L
M
O
tea
/tiː/ = NOUN: çay, esrar;
USER: çay, çayı, Kahve, tea, tea
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
teams
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları
GT
GD
C
H
L
M
O
technical
/ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal;
USER: teknik, Technical
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
telegram
/ˈtel.ɪ.ɡræm/ = NOUN: telgraf;
USER: telgraf, telgrafı, mesajı, telgrafta, mesajının
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
tend
/tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek;
USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, eğilimindedirler, olma eğilimindedir
GT
GD
C
H
L
M
O
tends
/tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek;
USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, olma eğilimindedir, eğilimi gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
term
/tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi;
VERB: adlandırmak, demek, isim vermek;
USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
terrific
/təˈrɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: müthiş, çok güzel, korkunç, olağanüstü;
USER: müthiş, müthiş bir, harika, harika bir, terrific
GT
GD
C
H
L
M
O
test
/test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim;
ADJECTIVE: test, deneme;
VERB: sınamak, denemek, test yapmak;
USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme
GT
GD
C
H
L
M
O
testing
/ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme;
NOUN: deneme;
USER: test, testi, testleri, testler, sınama
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
texts
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metinleri, metinler, metinlerin, metin, metinlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
theater
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, sinema, amfi, ameliyathane, alan;
USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
theaters
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, sinema, amfi, ameliyathane, alan;
USER: tiyatro, tiyatrolar, tiyatroları, tiyatrolara, sinemalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
theatre
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, tiyatro, tiyatro, tiyatro, sinema, sinema, sinema, sinema, amfi, amfi, amfi, amfi, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, alan, alan, alan, alan;
USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
thinking
/ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur;
ADJECTIVE: düşünce, düşünen;
USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
third
/θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir;
ADJECTIVE: üçüncü;
USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
thirteen
/θɜːˈtiːn/ = USER: thirteen-, thirteen;
USER: on üç, onüç, thirteen
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
thought
/θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey;
ADJECTIVE: sanılan;
USER: düşünce, düşündüm, düşünmüş, düşünülmektedir, sanıyordum, sanıyordum
GT
GD
C
H
L
M
O
thousand
/ˈθaʊ.zənd/ = NOUN: bin;
ADJECTIVE: bin;
USER: bin, binlerce, bin YTL, binden, binden
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
thunder
/ˈθʌn.dər/ = NOUN: gök gürültüsü, tehditkâr söz;
VERB: gümbürdemek, gürlemek, savurmak;
USER: gök gürültüsü, thunder, gök, gökgürültüsü, şimşek
GT
GD
C
H
L
M
O
ticket
/ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi;
VERB: etiketlemek;
USER: bilet, bileti, Ticket, Biletinizi, cezası
GT
GD
C
H
L
M
O
ticketing
/ˈtikit/ = USER: Biletleme, bilet, Biletlendirme, bilet satış, bir bilet,
GT
GD
C
H
L
M
O
tickets
/ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi;
VERB: etiketlemek;
USER: bilet, biletleri, biletlerini, biletlerinizi, biletlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
til
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
tiny
/ˈtaɪ.ni/ = ADJECTIVE: minicik, minik, küçücük, ufacık, mini, minnacık, mini mini;
NOUN: ufaklık, ufak çocuk;
USER: küçücük, minik, küçük, küçük bir, tiny
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
toe
/təʊ/ = NOUN: parmak, ayak parmağı, ayak ucu, uç, çorap burnu, toynak önü;
VERB: burun takmak, ayak parmakları ile dokunmak, tekme atmak, ayak ucuyla vurmak, golf sopasıyla vurmak;
USER: parmak, ayak, burun, toe, ayak parmağı
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
told
/təʊld/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söyledi, dedi, söyledim, söylendi, anlattı
GT
GD
C
H
L
M
O
tone
/təʊn/ = NOUN: ton, ses, tavır, perde, ruh hali, güç, sağlıklı hal;
VERB: ayarlamak, hava vermek, tarz vermek, ahenk vermek, tonunu ayarlamak, uymak, uyuşmak;
USER: ton, sesi, tonu, sesini, tonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
tonight
/təˈnaɪt/ = ADVERB: bu gece, bu akşam;
USER: bu gece, gece, akşam, bu akşam
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
took
/tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak;
USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
touch
/tʌtʃ/ = VERB: dokunmak, değmek, temas etmek;
NOUN: dokunuş, dokunma, temas, iletişim, tuş, rötuş, taç, yaklaşım, üslup;
USER: dokunmak, dokunma, dokunmayın, dokunmatik, temas
GT
GD
C
H
L
M
O
towards
/təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın;
USER: karşı, yönünde, doğru, yönelik, yolunda
GT
GD
C
H
L
M
O
track
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak;
NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota;
USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track
GT
GD
C
H
L
M
O
tracy
GT
GD
C
H
L
M
O
trade
/treɪd/ = NOUN: ticaret, meslek, iş, alım satım, sanat, zanaat;
VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak;
USER: ticaret, işlem, ticari, ticareti, takas, takas
GT
GD
C
H
L
M
O
traded
/trād/ = VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak;
USER: işlem gören, ticareti, işlem, işlem görmektedir, açık
GT
GD
C
H
L
M
O
trading
/ˈtreɪ.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ticari;
NOUN: alışveriş, iş hacmi;
USER: ticari, ticaret, ticareti, işlem, alım satım
GT
GD
C
H
L
M
O
trailer
/ˈtreɪ.lər/ = NOUN: römork, treyler, fragman, karavan, sürüngen bitki, tanıtma filmi;
USER: römork, treyler, romörk, trailer
GT
GD
C
H
L
M
O
train
/treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk;
VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak;
USER: tren, trenle, treni, train, trene
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
transact
/trænˈzækt/ = VERB: yapmak, muamele görmek, görmek;
USER: yapmak, işlem, işlemlerini, transact, işlem yapan
GT
GD
C
H
L
M
O
transaction
/trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlem, muamele;
USER: işlem, işlemi, hareket, işlemin, İşleminizin
GT
GD
C
H
L
M
O
transactions
/trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler;
USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
transform
/trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek;
VERB: dönüştürmek, haline gelmek;
USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
transformative
/ˌtrænsˈfɔːmətɪv/ = USER: dönüştürücü, dönüştürücü bir, dönüşümsel, transformatörlerler, dönüşümcü
GT
GD
C
H
L
M
O
trash
/træʃ/ = NOUN: çöp, saçma, çerçöp, saçmalık, beş para etmez adam, işe yaramaz şey, fasa fiso;
USER: çöp, çöp kutusuna, çöpe, trash, çöp kutusu
GT
GD
C
H
L
M
O
travel
/ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme;
VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek;
USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
tremendous
/trɪˈmen.dəs/ = ADJECTIVE: muazzam, çok büyük, heybetli, kocaman, koskocaman;
USER: muazzam, büyük, büyük bir, muazzam bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
trick
/trɪk/ = NOUN: hile, numara, oyun, püf noktası, aldatmaca, marifet, kurnazlık, işin sırrı, el çabukluğu, üçkâğıtçılık;
VERB: kandırmak;
ADJECTIVE: hileli;
USER: hile, hüner, numara, trick, bir hile
GT
GD
C
H
L
M
O
trust
/trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi;
VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak;
USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
try
/traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak;
NOUN: deneme, çaba, atış hakkı;
USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
tues
/tʌk/ = ABBREVIATION: Salı;
USER: Salı, tues, Sal, Sal.
GT
GD
C
H
L
M
O
turing
= USER: turing, Turing'in
GT
GD
C
H
L
M
O
turn
/tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın
GT
GD
C
H
L
M
O
tweak
/twiːk/ = NOUN: çimdik;
VERB: çimdiklemek;
USER: çimdik, tweak, oynamak, ince ayar
GT
GD
C
H
L
M
O
tweets
/twiːt/ = NOUN: cıvıltı;
USER: tweets, Tweetlerine, kişinin Tweetlerine, Pardon, tweet
GT
GD
C
H
L
M
O
twenty
/ˈtwen.ti/ = USER: twenty-, twenty;
USER: yirmi, yirmiden
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
type
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi
GT
GD
C
H
L
M
O
types
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip
GT
GD
C
H
L
M
O
uber
/ˈo͞obər/ = USER: uber, Über, Çalıntı, Çalıntı Über,
GT
GD
C
H
L
M
O
ui
= USER: ui, Arabirimi, kullanıcı arayüzü, kullanıcı ARABIRIMI,
GT
GD
C
H
L
M
O
ultimately
/ˈʌl.tɪ.mət.li/ = ADVERB: eninde sonunda, en sonunda;
USER: en sonunda, eninde sonunda, sonuçta, sonunda, nihayetinde
GT
GD
C
H
L
M
O
underlying
/ˌəndərˈlī/ = ADJECTIVE: temel, altında yatan, esas, öncelikli, belli başlı;
USER: altında yatan, altta yatan, temel, yatan, temelini
GT
GD
C
H
L
M
O
underneath
/ˌʌn.dəˈniːθ/ = ADVERB: altında, altına, altından, alt;
PREPOSITION: altında, altına, altından;
USER: altında, altına, altındaki, altından, alt
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
unfortunately
/ˌənˈfôrCHənətlē/ = ADVERB: ne yazık ki, maalesef, aksi gibi;
USER: ne yazık ki, maalesef, Henüz, ne yazık, yazık ki
GT
GD
C
H
L
M
O
unique
/jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli;
NOUN: eşsiz şey, nadir şey;
USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
universal
/ˌyo͞onəˈvərsəl/ = ADJECTIVE: üniversal, evrensel, çok amaçlı, kapsamlı, geniş kapsamlı;
NOUN: genel olgu, evrensel düşünce, genel veri;
USER: evrensel, Universal, evrensel bir, üniversal, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
unlike
/ʌnˈlaɪk/ = PREPOSITION: aksine, farklı, farklı olarak;
ADJECTIVE: farklı, benzemez, yakışmayan;
USER: aksine, farklı, farklı olarak, tersine, Unlike
GT
GD
C
H
L
M
O
unpredictability
/ˌʌn.prɪˈdɪk.tə.bl̩/ = USER: belirsizliğin, değişkenliğine, öngörülemezliğine, dalgalanmaların
GT
GD
C
H
L
M
O
until
/ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin;
CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar;
USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
unveil
/ʌnˈveɪl/ = VERB: ortaya çıkarmak, örtüsünü açmak, açıklamak, açığa vurmak, peçesini kaldırmak, açılışını yapmak, açılışı yapılmak;
USER: ortaya çıkarmak, açıklayacak, meydana, unveil, meydana çıkarmak
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
update
/ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme;
VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek;
USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme
GT
GD
C
H
L
M
O
upon
/əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde;
USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
valley
/ˈvæl.i/ = NOUN: vadi, dere, çatı oluğu, dalgalar arasındaki çukur;
USER: vadi, Vadisi, vadisinde, vadinin, vadide
GT
GD
C
H
L
M
O
valuable
/ˈvæl.jʊ.bl̩/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, faydalı;
USER: değerli, değerli bir, değerlidir, önemli, kıymetli
GT
GD
C
H
L
M
O
variant
/ˈveə.ri.ənt/ = NOUN: varyant, başka biçim;
ADJECTIVE: değişken, değişik, farklı;
USER: varyant, varyantı, türevi, değişken, çeşidi
GT
GD
C
H
L
M
O
variants
/ˈveə.ri.ənt/ = NOUN: varyant, başka biçim;
USER: türevleri, varyantları, çeşitleri, varyantlar, varyasyonları
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
versa
/ˌvaɪsˈvɜː.sə/ = USER: tam tersi, versa, yönde, karttan, tersi
GT
GD
C
H
L
M
O
versus
/ˈvɜː.səs/ = PREPOSITION: karşı, aleyhinde;
USER: karşı, karşısında, versus, karşılık, karşın
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
vice
/vaɪs/ = NOUN: mengene, kötülük, ahlaksızlık, zaaf, kusur, vekil, özür, çapkınlık, huysuzluk;
PREPOSITION: yerine;
USER: mengene, yardımcısı, Vice, başkan yardımcısı, başkan
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
vignettes
/vɪˈnjet/ = NOUN: skeç, kitap süsü, etrafı silinmiş fotoğraf;
VERB: süs çizmek;
USER: vinyet, gösteren kısa hikâyeler, hikâyeler yayınlıyor, kısa hikâyeler, beş örnek olaydan,
GT
GD
C
H
L
M
O
virtual
/ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan;
USER: sanal, Virtual, sanal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
vocabulary
/vəˈkæb.jʊ.lər.i/ = NOUN: kelime hazinesi, kullanılan kelimeler;
USER: kelime hazinesi, kelime, edilen kelime, kelime bilgisi, kelimeler, kelimeler
GT
GD
C
H
L
M
O
voice
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini
GT
GD
C
H
L
M
O
vp
/ˌviːˈpiː/ = USER: vp, Başkan Yardımcısı, Başkan, Yardımcısı
GT
GD
C
H
L
M
O
vs
= USER: vs, v
GT
GD
C
H
L
M
O
wait
/weɪt/ = NOUN: bekleme, bekleyiş, pusu;
VERB: beklemek, bekletmek, servis yapmak, kalmak, garsonluk yapmak;
USER: bekleyin, beklemek, bekle, bekleyiniz, sabırsızlanıyorum, sabırsızlanıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
walk
/wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti;
VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak;
USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye
GT
GD
C
H
L
M
O
walking
/ˈwɔː.kɪŋ/ = NOUN: yürüyüş, yürüme;
ADJECTIVE: yürüme, yürüyen, ayaklı;
USER: yürüyüş, yürüme, yürüyen, yürürken, yürüyerek
GT
GD
C
H
L
M
O
walsall
GT
GD
C
H
L
M
O
wanna
/ˈwɒn.ə/ = USER: istiyorum, ister, istiyorsun, ister misin, misin
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
wanted
/ˈwɒn.tɪd/ = ADJECTIVE: aranan, lazım, gerekli;
USER: aranan, istedim, istedi, istediğini, istedik, istedik
GT
GD
C
H
L
M
O
wanting
/ˈwɒn.tɪŋ/ = ADJECTIVE: eksik, noksan, yoksun, -siz olan;
PREPOSITION: -siz, -sız;
USER: eksik, isteyen
GT
GD
C
H
L
M
O
wants
/wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler;
USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
watch
/wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek;
NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati;
USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
ways
/-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза;
USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
weakened
/ˈwiː.kən/ = VERB: zayıflatmak, güçsüzleştirmek, zayıflamak, hafifletmek, cansızlaştırmak, gücünü azaltmak, kuvvetsizleşmek;
USER: zayıflamış, zayıf, zayıfladı, zayıflattı, zayıflayan
GT
GD
C
H
L
M
O
weather
/ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu;
VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak;
USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
websites
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web siteleri, web, web sitelerinin, web sitelerini, web sitesi, web sitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
wedding
/ˈwed.ɪŋ/ = NOUN: düğün, nikâh;
USER: düğün, evlilik, wedding, gelinlik
GT
GD
C
H
L
M
O
week
/wiːk/ = NOUN: hafta;
USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan
GT
GD
C
H
L
M
O
weekday
/ˈwiːk.deɪ/ = NOUN: iş günü, çalışma günü, hafta içi gün;
USER: iş günü, hafta içi, günlük, haftanın günü, haftanın
GT
GD
C
H
L
M
O
weekend
/ˌwiːkˈend/ = NOUN: hafta sonu;
ADJECTIVE: hafta sonu yapılan;
VERB: hafta sonunu geçirmek;
USER: hafta sonu, hafta, weekend, haftasonu, bir hafta sonu
GT
GD
C
H
L
M
O
weight
/weɪt/ = NOUN: ağırlık, yük, tartı, önem, siklet, tartma, sıkıntı, itibar, etki, gülle;
VERB: yüklemek, ağırlık yapmak, ağırlaştırmak, gramajını artırmak;
USER: ağırlık, ağırlığı, kilo, ağırlığının, ağırlıkça
GT
GD
C
H
L
M
O
welcome
/ˈwel.kəm/ = NOUN: karşılama, sıcak karşılama, hoş karşılama;
VERB: karşılamak, hoş karşılamak, hoşgeldiniz demek;
USER: karşılama, hoş, hoş geldiniz, edilir, welcome, welcome
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
wells
/wel/ = NOUN: kuyu, çeşme, sondaj kuyusu, asansör boşluğu, iyi durum, merdiven boşluğu, sahanlık, bagaj, petrol kuyusu, kaynak;
USER: kuyu, kuyular, kuyuları, kuyulardan, kuyuların
GT
GD
C
H
L
M
O
went
/went/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak, yayılmak, bahse girmek, tükenmek, koyulmak, iddiaya girmek, işlemek, sonuçlanmak, haline gelmek, yapılmak;
USER: gitti, Kimler gitmiş, gittik, gittim, Kimler, Kimler
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
whatever
/wɒtˈev.ər/ = ADJECTIVE: ne, hangi, hiç;
PRONOUN: ne, herhangi, her ne;
USER: ne, ne olursa olsun, olursa olsun, her türlü, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
white
/waɪt/ = NOUN: beyaz, ak;
ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli;
USER: beyaz, beyaz bir, white, white
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
whoo
/tʊˌwɪt.tʊˈwuː/ = USER: whoo, Vay be
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
wife
/waɪf/ = NOUN: eş, karı, hanım, zevce;
USER: eş, eşi, karısı, Eşim, karım
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
women
/ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı;
USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara
GT
GD
C
H
L
M
O
word
/wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf;
VERB: söylemek, ifade etmek;
USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
workflow
/ˈwɜːk.fləʊ/ = USER: iş akışı, akışı, iş akışını, iş akışının, iş akışında
GT
GD
C
H
L
M
O
workflows
/ˈwərkˌflō/ = USER: iş akışları, iş akışlarını, iş akışı, iş akışlarının, iş akışlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
wow
/waʊ/ = NOUN: büyük başarı, müthiş şey, parmak ısıttıran şey, radyoda ses bozulması;
VERB: şaşırtmak, hayret ettirmek, hayran etmek;
USER: vay, wow, vay be, vay canına
GT
GD
C
H
L
M
O
wrapped
/ræpt/ = ADJECTIVE: bürünmüş, örtülü, dalmış, kendini kaptırmış;
USER: örtülü, sarılmış, sarılı, sarılır, tamamladı
GT
GD
C
H
L
M
O
wrong
/rɒŋ/ = ADJECTIVE: yanlış, hatalı, ters, haksız, bozuk, uygunsuz;
ADVERB: yanlış, ters, ters olarak;
NOUN: hata, haksızlık, suç, yanlış yol;
VERB: haksızlık etmek, günahına girmek, eziyet etmek;
USER: yanlış, yanlış bir, sorun, ters, hatalı
GT
GD
C
H
L
M
O
yeah
/jeə/ = INTERJECTION: Evet!, Tamam!;
USER: evet, yeah, tamam
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yesterday
/ˈjes.tə.deɪ/ = NOUN: dün;
ADJECTIVE: dün;
ADVERB: dün;
USER: dün, saat önce yapıldı, önce yapıldı, dakika önce yapıldı, yapıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
yourself
/jɔːˈself/ = PRONOUN: kendiniz, kendin;
USER: kendiniz, kendinizi, yourself, kendinize, kendini, kendini
1299 words